13 Aralık 2015 Pazar

Kasabam

KIZILÖREN KASABASI HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Sayfada yazı çok olduğu için yüklenmesi zaman alabilir !

ÖNSÖZ

Tarih boyunca Anadolu kültürü, bütün yerleşim birimlerinde bir bütünlük içinde farklı farklı gelişme göstermiştir. Her yerleşim yerinin dogal, toplumsal, ekonomik, folklörik v.b. özellikleri o yerin sosyo-kültürel yapısını şekilendirmiştir. Kısaca Kültür diye tarif ettigimiz bu yapının içine; O yerin tarihi, cografyasi, halk edebiyatını oluşturan (dil, agiz, şive, şiir, mani, inançlar, yöresel kelimeler, deyimler, atasözleri, dualar, beddualar... vs.) ürünler, etnografik yapı, evlenme ve dügün adetleri ve diger toplumsal yaşamı oluşturan gelenek ve görenekler girmektedir. Bütün bu sosyo-kültürel özelliklerin canlı bir şekilde yaşandıgı ve sürekli gelişme, degişme gösterdigi yerleşim alanlarımızın başında, köy ve kasabalarımız gelmektedir.
En küçük idari birimlerimiz olan köy ve kasabalarımızın kültürel özellikleri, Anadolu kültür bütünlügünün bir parçasını ve temel taşını oluşturmaktadır. Bütün bunları dikkate alarak ben de, tarihi geçmişi çok eskilere dayanan, coğrafi özellikleri farklılık gösteren, köklü bir kültür mirasına sahib olan Kızılören Kasabasının, tüm yönlerini ele almaya çalıştık. Uzun bir araştırmaya dayanan, böyle bir tez çalışması tarihi ve kültürel bir yerleşim merkezinin tanınmasına vesile olacaktır. Aynı zamanda bu tip çalışmaların, Anadolu köy kültürünün bir parcasının gün yüzüne çıkmasında çok büyük katkıları olacaktır.

I. BÖLÜM: KIZILÖREN KASABASININ TARİHİ, COĞRAFİ VE İDARİ YAPISI
A. KIZILÖREN KASABASININ TARIHÇESI
Kızılören Kasabası, Konya ilinin, Meram ilçesine bağlı bir yerleşim yeridir. Kuzeydoğusunda Konya batısında Aladağ, doğusunda Loras Dağı, güneyinde Sefaköy ve Elenkilit  köyleri bulunmaktadır.
Kızılören İsminin Kökeni:
Kasabanın ilk ismi Kızılören değildir. Mahalin topraklarının kırmızıya yakın olmasından dolayı, ilk ismi KIZILHAN olarak anılmıştır. Daha sonraları, ilk yerleşim alanları olan mağaralar, bir takım dış etkenler nedeniyle yıkılmaya başlamıştır. Yerleşim alanlarının tahrip olup dağılmasıyla yöreye KIZIL-VİRAN adı verilmiştir. Bu ad Osmanı Devleti döneminde de kullanılmıştır. Arazisinin kıraç, verimsiz, taşlı, örenli olması nedeniyle köy, son ismini almıştır. KIZILÖREN ismi 1955 yılından sonra kullanılmaya başlanmıştır.
Kızılören’in Tarihi Yerleşimi ve Yeri:
Kızılören’in ilk yerleşim yerinin neresi olduğu hakkında resmi bir kayıt yoktur. Fakat, gerek isminin kökenini, gerekse kuruluş yerini dikkate alırsak, kasabanın mazisinin çok eskilere dayandığı sonucuna varmamız mümkündür. Aynı zamanda ören yerlerin fazla olması, bu alanlarda bir takım buluntuların (çanak, çömlek, altın v.b) ortaya çıkması, Kızılören hakkındaki tezimizi kuvvetlendirmektedir.
Buna bağlı olarak beldenin tarihi yerleşiminin eskiliğini daha geniş çerçevede ele alabiliriz. Eski köy’den, güneydeki Yılanmış'a kadar olan Loras Dağının eteklerinde, 26 ayrı yerde ören yerleri tesbit edilmiştir Bu durum özellikle Kızılören ve Sürtme köylerinde M.Ö. yy.’da da insan yerleşiminin bulunabileceğine kanıt olarak gösterilebilir. Şimdi Kiziliören ve çevresindeki ören yerlerinden birkaç örnek verelim. Kizilören’in batisinda bulunan, Bogaz Çardak mevkiindeki Ölmezli ören yerini, kasaba yerleşim alanindaki karacaören mevkiini ve yukari camii çevresindeki “Satenin başi” olarak bilinen yeri, ilk yerleşim alanlari olarak gösterebiliriz. Buralarda çok eski yikintilar, duvarlar, ören yerler bulunmaktadir. Ayrica halk arasindan birisinin, Hitit dönemine ait (M.Ö.. 2. bin yil ) bir aslan kabartma, heykelini bulmuş olmasi, Kizilören’in yerleşim alani ve çevresinin hayli eskilere dayandiginin somut bir delili durumundadir.
Osmanlı Devleti Döneminde Kızılören:
Osmanlı devletinin kuruluş ve gelişme dönemlerinde (1500’lü yıllara gelinceye kadar) Kızılören hakkında bir bilgiye rastlayamıyoruz. Fakat Selçuklu döneminde kurulan köy, bu dönemde Kızıl-viran adıyla gelişme göstermektedir.
Osmanlı devleti döneminde Kızılören’in durumunu 16.yy başlarında Konya ile ilgili bir kaynaktan öğrenmekteyiz.
16. y.y. başlarinda (1500’lü yillar) Osmanli Devleti en ihtişamli dönemini yaşarken, Konya vilayeti de önemli bir ticari ve kültürel şehir olarak gelişmekteydi. Konya  bu dönemde Osmanli idari teşkilatina göre, merkeze bagli sekiz nahiyeden oluşmaktaydi. Bir köy olarak adi geçen Kizil-viran da bu nahiyelerden ikisinin sınırları içerisinde bulunmaktaydı. Nahiye, köylerin biraraya gelmesiyle oluşmuş idari bir birimdir. Bu dönemde Kızıl-viran, Konya’ya bağlı meram  ilçesi sınırlarına dahildir.
Cumhuriyet Dönemi ve Günümüze Kadar Kızılören:
Köklü bir geçmişe sahip olan Kizil-viran köyü, Cumhuriyet döneminde gelişimini sürdürmüştür. Bu dönemde köy halkindan bazilarinin, Kurtuluş Savaşina katildigini, büyüklerimiz söylemektedir. Köyün, Cumhuriyet döneminden günümüze kadar ki seyrini, meydana gelen gelişmelerini kronolojik olarak şu şekilde açiklayabiliriz.
Kızıl-viran köyünü 1925’ten itibaren, halk arasından seçilen muhtarlar idare etmeye başlamıştır. 1927’de ilk defa şapka giyilmeye başlanmiştir. 1932’de Kızıl-viran köyüne ilk defa okul asılmıştır. 1942 yılında her yerde olduğu gibi, Kızıl-viranda da büyük bir kıtlık yaşanmıştır. Bu kıtlık döneminde köylüler çok sıkıntı çekmişlerdir. Öyle ki halk günlerce ekmek bulamamıştır.
1960 yılında Kızıl-viran ismi Kızıl-ören olarak değiştirilmiştir. 1963’de Kızıl-viran köyü, belediyelik statüsü kazanmıştır. Ve bu tarihinden itibaren seçilen Belediye Başkanı, Kasabayı idare etmeye başlamıştır. 1968 yılında PTT kurularak, posta telefon hizmetleri verilmeye başlanmıştır. 1975de belediyenin öncülüğünde kasabaya elektrik gelmiştir. 1978’de ilk defa ortaokul açılmıştır. 1980’de stabilize olan kasaba yolu, asfaltlanmışlardır. 1980’de Tarım Kredi Kooperatifi kurulmuştur. 1988’de Kızılörenliler tarafından Kızılören ilköğretim okulu açıldı.
Kızılören Kasabasının tarihi gelişimini dönemler halinde bu şekilde belirtmemiz mümkündür. Şimdi de Kızılören kasabası kadar tarihi geçmişe sahip olmayan meram ilçesi hakkında kısaca bilgi verelim.
Meram kurulmadan önce, Rumların buradaki nüfusu çok fazlaymıştı. Rum halkı, Meram’a Türkmenlerin gelmesiyle beraber, 200 yıl dostluk ve barış içinde yaşamışlardır. İstiklal savaşından sonra 1924 yılındaki değişim sonucu, Rum halkı Yunanistana gönderilmiştir. Rum halkının Meram’da halen evleri, sokakları, bulunmaktadır. Türkler Meram’a 1300 - 1400 yılları arasında yerleşmeye başlamıştır
B. KIZILÖREN’İN COĞRAFİ YAPISI
Coğrafi Konum:
Kızılören, Konya ili, Meram ilçesine bağlı bir kasabadır. Kasaba Meram’a ve Konya’ya 40 km uzaklıktadır. Doğusu Loras dağı, batısı Beyşehir ilçesi, güneybatısı, Derbent ve köyleri Şehir merkezlerine göre konumu ise şöyledir. Kuzeydoğuda Konya, batıda beyşehir, güneyde ise derbent ilçesi bulunmaktadır.
Kasabanın Genel Fiziki Görünümü:
Loras dağının eteklerinde kurulan Kızılörenin, doğusu ve güneyi hayli yüksektir. Yerleşim alanı oldukça arızalı ve engebelidir. Etrafı tepe ve dağlarla çevrilmiş kapalı bir havza görünümü hakimdir.
Kızılören’in rakımı (deniz seviyesine göre yükseltisi) 1400 m civarındadır. Dağların yükseltisi yer yer 2500 metreyi bulmaktadır.
Dağ eteklerinde yerleşime elverişli yüksek yerler, yaylalar bulunmaktadır.
 Kasaba içindeki bazı yerlerde sel sularıyla yarılmış vaziyette, vadi konumunda olan yerlerdir. Kızılören’de herhangi bir akarsu yoktur. Doğu taraflarda, Konya’ya yakın bir yerde Altınapa barajı bulunmaktadır. Kasabaya uzaklığı 20 km’dir.
İklim ve Bitki Örtüsü:
Kasaba’da klasik karasal iklim etkili bir şeklide görülür. Yazlari sicak ve kurak; kişlari soguk, sert ve kar yagişli geçer. Kar 1-2 ay bazanda 3 ay erimeden toprak üstünde kalir. Yaz aylarinda yagmur yagişi nadir görülür. Kizilören’in iklim özelliklerini bazi sayisal degerlerle şu şekilde belirtebiliriz.
Yaz maksimum (en fazla) sıcaklık : 35 OC
Yaz minumum (en düşük) sicaklik : 12 OC
Kış maksimum sıcaklık : 20 OC
Kış minumum sıcaklık : -25OC
Yıllık ortalama yağış oranı : 480 (mm)
Yıllık ortalama yağmur oranı : 300 - 400 mm
Yılda en fazla kar kalınlığı : 50,60 cm
Karın yerde toplam kalış süresi : 2 - 3 ay
Karasal iklime bağlı olarak ,bitki örtüsü bozkırdır. Ormanlık alan son derece azdır.
Yerleşim Biçimleri, Ev Tipleri
Temel geçim kaynağı ve uğraş alanları yerleşim biçimini belirlemiştir. Çiftçilikle uğraşan halkın büyük bir kısmı, merkeze uzak yayla konumundaki yerlerde yaz aylarını geçirirler. Buralarda tarım ve hayvancılıkla uğraşırlar. Bunun yanında halkın daimi olarak ikamet ettiği kışlık evler de bulunmaktadır.
Yayla yerleşimindeki evler genelde daginiktir. Yüksek dag eteklerine kurulmuşlardir. Bag evleri de bu şekilde yapilmiştir. Merkezdeki yerleşim topludur. Evler bitişiktir. Yayla evleri taşla ve kemer şeklinde yapilmiştir. Kasaba merkezindeki evler biraz daha modern görünümlüdür. Belde de çatili ev pek yapilmaz.
Kasaba aileleri Mayıs-Ekim aylarında yayla evlerinde konaklarlar. Ekim ayından itibaren ise kış evlerine göç başlar.
Ekonomik Durum:
Kızılören’in ekonomik yapısını belirleyen faaliyetleri şu başlıklar altında toplayabiliriz: a) Tarım ve hayvancılık b) Halıcılık c) Büyük şehirlerde ticaretle uğraşma d) Digerleri
a) Tarım ve Hayvancılık:
Kasaba’da halkın en önemli geçim kaynağı ziraatçiliktir. Arazi yapısı ve iklim özellikleri sadece tahıl tarımına imkan vermektir. Buğday, arpa, yulaf, cavdar ve en çok üretimi yapılam ürünlerdir. Tarım, yağışa bağlı olarak kuru tarım şeklinde yapılmaktadır. Kızılören’de yakın zamana kadar tarım, tamamen insan ve hayvan gücüne dayanmaktaydı. Günümüzde tarımda makinalaşma hızla artmış ve ihtiyacı karşılayacak kadar tarım makinaları ortaya çıkmıştır.
Tarıma bağlı olarak yapılan büyük ve küçükbaş hayvancılığı da önemli gelir kaynağıdır. 1980 yılında kurulan Tarım Kredi Kooperatifi, yörede tarım ve hayvancılığın gelişmesi yönünde bazı imkanlar sağlamaktadır.
b) Halıcılık
Halıcılık, Kızılören’de kadınlar tarafından yapılan ve çoğu ailenin önemli bir geçim kaynağı olan ekonomik uğraştır. Halılar, Kasabada bulunan 5 - 6 imalatçı nezaretinde kadınlar tarafından dokunmaktadır. Tüm malzemeleri imalatçılara ait olan halılar, ipek iplerle dokunmaktadır. İlmek sayısına göre 300’lük, 500’lük olarak bilinen halılar evlerde dokunur. İmalatçı işcilerine ilmek hesabı ve sıra sayısına göre ücretini öder. Halıları piyasaya kendisi sürer. Halen 150 - 200 aile halıcılık yaparak, ekonomik seviyesini yükseltmeye çalışmaktadır.
c) Büyük Şehirlerde Ticaretle Ugraşma
Kasabanın gelir seviyesinin düşüklüğü, halkı büyük şehirlere göçe zorlamıştır. Özellikle 1980’li yıllardan sonra başta İstanbul olmak üzere Adana, Mersin, Kayseri gibi şehirlere hızlı bir göç yaşanmıştır. Kızılörenliler göç ettikleri yerlerde gezici ticaret ve esnaflıkla uğraşmaktadırlar. Şu an kasaba dışında 5 – 6 bin Kızılörenli yaşamaktadır.
d) Diger ekonomik faaliyetler
Yukarıda saydığımız temel geçim kaynakları dışında, kasabada bazı meslek dalları gelişmiştir. Arıcılık, esnaflık, gezici ticaret gibi. Kızılören’de 1 marangoz, 2 demirci, 1 tuzcu, 3 peynirci, 6 bakkal, 1 fırın, 6 kahvehane, 2 elektrikçi şu anda mevcut olan meslek dallarıdır. Ayrıca nakliyecilik, yolcu taşımacılığı ve inşaatcılık yapanlarda bulunmaktadır.
Nüfus Yapısı:
Kasabanın nüfusunu, 1960’dan günümüze kadar ki dönemlere göre, şu şekilde belirtebiliriz. Daha önceki dönemlerin nüfus sayım sonuçları elimizde yoktur.
* 1960’da Kızılören nüfusu 2541 kişi
* 1970’de Kızılören nüfusu 3500 kişi
* 1980’de Kızılören nüfusu 3700 kişi
* 1985’de Kızılören nüfusu 3432 kişi
* 1990’da Kızılören nüfusu 2987 kişi
* 1997’de Kızılören nüfusu 2561 kişi
Yukarıdaki resmi nüfus sayılarına bakacak olursak, 1960 yılından sonra Kızılören nüfusunun hızla arttığını görürüz. Son nüfus sayımında ise ani bir düşüş yaşanmıştır. Bunun nedeni olarak da son yıllarda büyük şehirlere yaşanan göçün hızla artmasını gösterebiliriz. Şu anki mevcut nüfusun yarısından fazlası 30 yaş ve üzeridir. Mahaldeki aileler ortalama 4 - 5 kişiden ibarettir.
Ulaşim Durumu:
Kasabanın ilçe ve şehre ulaşım sorunu yoktur. Kızılören – Konya arası yol 40 km olup, asfaltlıdır. İlçeye ve şehre ulaşım münibüslerle ve belediye otobüsleriyle sağlanmaktadır. Kızılören’in merkezi dışındaki köylere ve mahallelere de asfaltlı yol yapılarak ulaşım sorunu giderilmiştir.
C. KIZILÖREN’İN İDARİ YAPISI
Kasabanın Muhtarlıktan Günümüze Kadar ki İdari Durumu
Kızılören, 1960 yılına kadar Kızıl-viran köyü adıyla muhtarlıkla idare edilmiştir. Kızıl-viran’ın ilk muhtarı, 1925 yılında tayin edilen, serçeli Mehmet olarak bilinen kişidir. Köyü idare eden son muhtar ise Ahmet kalaycıdır. Köy, 1962 yılından itibaren Kızılören Belediyesi adıyla kasaba hüviyetini kazanmıştır. Böylece, 1963 yılında seçilen ilk belediye başkanı kasabayı idare etmeye başlamıştır. 1963 - 2000 yılları arasındaki dönemlerde belediye başkanlığı yapanları ise şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Mehmet Yıldırım 17.11.1963 - 05.06.1968
2. Mehmet Eşsiz 05.06.1968 - 09.12.1973
3. Ali Şahin 09.12.1973 - 06.05.1975
4. Ahmet Dalbudak 06.05.1975 - 09.12.1977
5. Zeki Öztekin 09.12.1977 - 12.09.1980
6. Mevlüt Koçak 12.09.1980 - 26.11.1980
7. Zekai Aykar 26.11.1980 - 03.01.1981
8. Hasan Tekgönül 01.03.1981 - 24.06.1982
9. Salih Özyalçın 24.06.1982 - 16.12.1982
10.Adem Korkmaz 16.12.1982 - 03.02.1984
11.Hüseyin Turgan 15.02.1984 - 28.03.1984
12.Mustafa Demir 28.03.1984 - 26.03.1989
13.Adem Korkmaz 26.03.1989 - 25.03.1994
14.Ahmet Gönül 25.03.1994 - 18.04.1999
15. Halil İbrahim Şensoy 18.04.1999 - ....................
Personel Durumu - Araç Gereç Durumu
1. Halil İbrahim Şensoy - Belediye Başkani - 2 otobüs
2. Nevzat Taslak - Yazı İşleri Müd. - 1 Kamyon
3. Bayram Yönem - Muhasebeci - 1 Makam Taksisi
4. İsmail Çanak - Tahsildar (Su) - 1 Ambulans
5. Fikret Yönem - Tahsildar - 1 Cenaze Aracı
6. Hüseyin Kızılçardak - Zabıta - 1 Traktör
7. Yılmaz Kızılçardak - Şoför - 1 İş Makinası, Kepçe
8. Muzaffer Gönül - Su işçisi
9. Ali Topçu - Su işçisi
10.Ömer İmamoğlu - Su işçisi
11.Cumali Dal - Su işçisi
12.Ali Çoşkun - Su işçisi
13.H.Bekir Tekeci - Şoför
14. H.İbrahim Yılmaz - Şoför
15.Hüseyin Oral - Kepçeci
16.Mehmet Yollu - Şoför
17.Hüseyin Bayat - Muavin
18.Ahmet Yılmaz - İşci
19.Ali Uzun - İşci
Kızılören’in Mahalleleri
Belde, dördü merkezde ikisi de merkez dışında olmak üzere altı mahalleye ayrılmıştır. Kızılören çevresinde bulunan çardak veya oba olarak anılan yerleşim yerleri de, mahalle konumundadır. Merkezdeki mahalleler bitişiktir.
1. Aşagi Mahalle Muhtari - Receb Ünaldi
2. Yukarı Mahalle Muhtarı - İsa Erciyes
3. Orta Mahalle - Muhtarı Lütfi Çoşkun
4. Sarıtaş Mahalle Muhtarı - Kemal Emekçi
II.BÖLÜM SOSYO - KÜLTÜREL YAPI
A)EĞİTİM-ÖĞRETİM, SOSYAL KURULUŞLAR, TARİHİ YAPILAR
Kızılören’de İlkokulun açılması
Kasabaya okul açılmadan önce okuma yazma öğretimi, belirli hocalar tarafından, eski dilde (Arapça) yapılmaktaymıştı. Köydeki hatırı sayılır, bilgili hocalar, hem Kur’an okumayı hemde okuma yazmayı öğretiyormuştu. Dersler camide veya köy odasında verilmekteymiti. Ders veren hocalardan en tanınmışı ise Kara Hoca (Mehmet Hoca) adıyla anılan hocaymıştı.
Kızılören’e ilk defa 1932 yılında okul açılmıştır. İlkönce üç sınıflı olarak açılan okula, daha sonra öğrencilerin artmasıyla birlikte 1 müdür odası ve 1 sınıf eklenmiştir. 1968 yılına kadar eğitim öğretime bu binada devam edilmiştir. 1968 yılında okul, 3 sınıf ve 1 müdür odasına daha kavuşmuştur. Öğrenci sayısı zamanla 650’ye kadar yükselmiştir. Fakat 1960’lı yıllardan itibaren büyük şehirlere yaşanan göçle beraber, öğrenci sayısı 200’lere kadar düşmüştür.
İlkokul eğitim - öğretimi 1988 yılına kadar, günümüzde bulunmayan ilk yapılan binalarda devam etmiştir. 1988’de ise, Kızılörenliler tarafından, 12 dersanelik bir ilköğretim okulu yaptırmıştır. Kızılören ilköğretim okulu, sekiz yıllık zorunlu eğitime geçilinceye kadar, ilkokul ve ortaokul olarak iki kısımda eğitim vermiştir.
Zorunlu eğitimle birlikte ortaokul kısmı ilköğretim içine dahil edilmiştir. Kızılören ilköğretim okulu, Şu anda tek olarak tüm kasaba öğrencilerine eğitim hizmeti vermektedir. Taşımalı sistem ve sekiz yıllık zorunlu eğitimle birlikte, öğrenci sayısı artmaya başlamıştır.
1999 - 2000 Eğitim Öğretim yılına girerken, Kızılören Ilköğeretim okulunda; çevre köy ve obalardan gelen öğrecilerle birlikte 500’e yakın kayıtlı öğrenci, 1 müdür, 1 müdür yardımcısı, 3 branş öğretmen, 13 sınıf öğretmeni ve 2 hizmetli bulunmaktadır.
Ortaokul:
Kızılören’de 1975 – 1976 eğitim öğretim yılında, 1 sınıflı, 2 öğretmenli bir ortaokul eğitime başlamıştır. Okul, ilk açıldığında buğunkü belediye binasının bir bölümünde eğitim vermiştir. 36 öğrenci 2 branş öğrtemenle başlayan okulun, ilerleyen yıllarda mevcudu artmıştır. Zamanla binanın yetersiz kalması üzerine, ortaokul bugünkü PTT binasına taşınmıştır. 1988 yılına kadar burada eğitim hizmeti veren orta kısım, bu tarihten itibaren Kızılören ilköğretim okulu bünyesinde varlığnı sürdürmüştür.
Kasabanın Eğitim Öğretim Durumu:
Kızılören, okuma eğilimi olan bir yerleşim yeri değildir. Ilkokul sonrasında, öğrencilerin okula devam etme oranı düşüktür. Mahalde son yıllara kadar kızların ilkokul sonrasında okula devam etmesine pek izin verilmezdi. Öyle ki oratokul açıldığında hiçbir kız öğrenci okula kayıt yaptırmamıştır. Ailelerin muhafazakar yapıya sahib olması ve kızların ilkokul sonrasında halı dokuyarak aile ekonomisine katkıda bulunmasının istenmesi, bu durumun nedeni olarak gösterilebilir. Birde erkek öğrencilerin ilkokul sonrasından itibaren çalışma hayatına atılmaları, okula devam etme oranını düşürmüştür.
Kasaba’da, 1940 yılı öncesi kuşağın okuma-yazma seviyesi düşüktür. 1932’de ilkokulun açılmasıyla halkın eğitim seviyesi yükselmeye başlamıştır. Günümüze gelindiğinde nüfusun okuma - yazma oranı son derece artmış ve % 75’lere kadar çıkmıştır. Sekiz yıllık zorunlu eğitimle birlikte, okulda öğrenci patlaması yaşanmıştır. Kız öğrencilerin okuma eğilimi de artmıştır.
Lise bulunmadığı için, öğrenciler lise eğitimini ile gidiş - geliş yaparak alırlar. Her sene ortalama 10 - 15 öğrenci, liseye kayıt yaptırır. Kızılören’de Üniversite ve yüksekokul eğitimi almış kişi sayısı 100’e ulaşmaz. Bunun yanında, iyi bir üniversite okuyup, yüksek mevkilere ve mesleklere ulaşmış Kızılörenliler de bulunmaktadır.
Şu anda memleketin degişik yerlerinde görev yapan, 2 müdür , 4 doktor( Biri Kizilören Saglik Ocaginda) 3 veteriner - hekim, 1 inşaat mühendisi, 3 ziraat teknisyeni, 1 komser yardimcisi, 15 - 20 ögretmen bulunmaktadir. Ayni zamanda degişik mesleklerde kendini yetiştiren 15’in üzerinde üniversiteli bulunmaktadir.
SOSYAL KURULUŞLAR
Sağlık Ocağı: 1980 yılı başlarında, kasaba meydanına açılmış bir sağlık ocağı bulunmaktadır. Sağlık hizmetleri 6 - 7 yıla kadar dışardan gelen doktorlar tarafından verilmekteydi. Günümüzde Sağlık ocağında, Kasaba içinden çıkmış olan bir doktor hizmet etmektedir. Sağlık ocağı binası 1 muaynehane, 1 Doğum odası, 1 memur odası ve 1 yataklı istirahat odasından oluşmaktadır. Halen 1 doktor, 1 ebe, 1 hemşire ve 1 sağlık memuru görevli bulunmaktadır. Sağlık ocağındaki hizmetler, özellikle Kızılörenli Dr. Selami seper zamanından itibaren, düzenli ve halkın ihtiyaçlarını karşılar nitelikte yapılmaya başlanmıştır.
Postane: Beldemizde, 1968 yılında kurulmuş bir postane ile posta, telefon, telgraf hizmetleri verilmeye başlanmıştır. Ilk olarak, kasaba meydanındaki eski belediye odasında kurulan PTT, daha sonra ,şu anki belediye binasına taşınmıştır. PTT son olarak da 1990 yılından itibaren eski ortaokul binasında hizmetlerini devam ettirmektedir. Özellikle otamatik telefon uygulamasıyla birlikte telefon abonesi hayli artmıştır. Halen 800’in üzerinde telefon abonesi vardır. PTT’de 1 memur görevli bulunmaktadır.
Tarım Kredi Kooperatifi: 1980 yılında kurulan kooperatif, çiftçilere kredi, gübre yem, küsbe v.b. imkanlar sunmaktadır. Belediye binasında faaliyet gösteren tarım kredi kooperatifinin 600 faal üyesi bulunmaktadır.
Kur’an Kursu: 1983 yılında açılmıştır. Yukarı Camii karşısında bulunan kurs, belli bir süre eğitim vermiştir. Şu anda kurs kapalı bulunmaktadır.
Kızılörenliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği:
Büyük şehirlere göç edip yerleşen Kizilören halkinin kurdugu, bir dernek bulunmaktadir. Bu da Konya’da faaliyet göstermektedir. Dernekler, Kasaba içindeki ekonomik durumu iyi olmayanlara iaşe vb. temininde; cenaze, hastalik gibi durumlarda ve bir takim sosyal faaliyetlerin düzenlemesinde halka hizmet etmektedir.
TARIHI YAPILAR
Camiler
Merkez Camii: 1927 yılında yaptırılan cami, kasaba meydanındadır. Camiye 1975yılında minare, 1985 yılında da şadırvan yapılmıştır. Yörenin klasik yapısıyla yaptırılan cami, çatılıdır. Resmi olarak görevli bulunan 1 imam ve 1 müezzin bulunmaktadır.
Yukarı Camii: Kızılören’in, en eski tarihi yapısı ve Osmanlı devletinin son dönemlerinden kalma tek eseri olan Cami, 1832 yılında yaptırılmıştır. Köy halkı tarafından ve imece usulüyle yapılan cami, günümüze kadar onarılmak suretiyle ayakta kalmıştır. Cami minareli, abdesthaneli ve çatılıdır. Herhangi bir mimari tarzda olmayan cami, kasabanın yukarı mahallesinde bulunmaktadır. Camide 1 imam görevlidir.
Sarıtaş Camii: 1946 yılında yaptırılan cami, halk arasında “ Sarı Camii” olarak da bilinmektedir. Caminin minaresi 1997, şadırvanı 1999 yılında yaptırılmıştır. Yeşil cami, köyün ilk öğretmenlerinden olan, Halim Öğretmenin oğlu Muzaffer tarafından yaptırılmıştır.
Aşağı Camii: 1975’li yıllarda yaptırılan cami, Aşağı mahalle mevkiinde bulunmaktadır. Minareli olan caminin 1 din görevlisi vardır.
Yeşil Camii: 1992’de yaptırılan cami, diğerlerine göre yapılış tarzı olarak farklıdır. Cami kubbeli olarak yapılmıştır. Caminin tavanı büyük küçük 5 - 6 kubbeden oluşmaktadır. Caminin içinde ise kemer yapısı hakimdir. Caminin minaresi ve şadırvanı da vardır. Üst tarafı ise yeşildir.
Çeşmeler: Kasaba içinde halka açık 7–8 eski çeşme bulunmaktadır. Kızılören’e ilk defa suyun gelmesiyle birlikte yapılmış, iki çeşme vardır. Bunların yapılış tarihi 1956’dır. Ayrıca 1985 yılında Kızılören hayratı olarak yaptırılan bir çeşme ve Bahçecik mevkiinden gelen suyun akıtıldığı mezarbaşı çeşmesi bulunmaktadır.
Mezarlık: Kızılören’in merkez yerleşim dışında ve çok eski bir geçmişe sahiptir. 1800’lü yıllara ait bir mezar taşı, çalışmalar sırasında bulunmuştur. Mezarlığın alanı büyük olup, Mustafa Demir’in reisliği döneminde beton duvar içine alınmıştır. Yapılan mezarların çoğu taş yapı şeklindedir ve mermer süslemelidir.
Piknik alanı ve çamlığımız:
Çamlığımız çok eskilere dayanan bir piknik alanıdır. Civar köylerden ve illerden çoğu insanların beğeneceği bir görünüme sahiptir. Her tarafı çok eski ağaçlarla kaplıdır. Meşe, ardıç, palamut gibi ağaçlarla çevrilidir. Her yıl burada geleneksel oyunlar ve yarışmalar düzenlenir. Konya’nın dört bir tarafından insanlar gelir. Suyu ve tuvaleti bulunmaktadır. Ayrıca içinde bir de yüzme havuzu bulunmaktadır.
B- KIZILÖREN’İN KÜLTÜREL VE FOLKLÖRIK ÖZELLIKLERI
Mahalli Oyunlar
Fındık Kırma: Tek ya da iki kişinin, elleriyle findik kirarak karşilikli oynadiklari oyundur.
Kaşik Kirma: Ellere dört kaşik alinarak parmaklar arasinda sikiştirmak suretiyle oynanan oyundur. En çok oynanan oyunlar arasindadir.
Sekme: Tek ayakla oynanan haraketli bir oyundur.
Kara Tavuk: Iki kişinin karşi karşiya çömelip, findik kirarak oynadiklari bir oyun çeşididir.
Arap Oyunu: Özellikle eski düğünlerin vazgeçilmez oyunudur. Kadın kılığına bürünmüş bir erkek ve birkaç kişi arasında oynanır. Daha çok, komedili bir oyundur.
Oyun havaları pek haraketli değildir. Söylenen türkülerde ağır, hüzünlü ve yanık bir hava hakim olduğu için, bu durum oyunlara da yansımıştır.
Çocuk Oyunları:
Çocuk oyunlarının çeşidi çok fazladır. En çok oynayanlar şunlardır:
Gülle (Misket): 3 - 5 kişi arasinda bir miktar misket ile oynanir. Bu oyunun kendi arasinda pek çok çeşidi vardir. Çukur, baş, üçgen vb.
Sinme (Saklambaç): Birkaç grup arasında oynanır. Gruplar sırasıyla belirlenen hudutlar içinde saklanırlar ve bir grup ötekini bulmaya çalışır. Özellikle karanlıkta oynanır.
Çelik Çomak: 2 grup arasında oynanır. Değnek denen uzun bir sopa ve çelik denen küçük sopacıklarla ve bir daire çizilerek oynanır. Grubun biri çelikleri dairenin içinden mümkün olduğunca uzağa sopayla fırlatır. Diğer grup ise çeliği daireye düşürmeye çalışır.
Birdir Bir: 4 - 5 kişi arasinda oynanir. Bir kişi belini büker. Digerleri bunun üzerinden atlamaya çalişir. Atlayamayan kişide digerinin yanina egilir. Bu durum herkes atlayincaya kadar devam eder.
Kızdı Kayış: Kura ile belirlenen bir kişi kemerini gizlice saklar. 3 - 4 kişide bunu bulmaya çalişir. Kayişin yerine yaklaşan olursa kizdi kayiş denilerek oyun hareketlendirilir. Kemeri bulan hemen yanindakilere vurmaya başlar.
Ayrıca mazak, aşık atma, uçurtma uçurma, demir çember sürme, çocukların en çok oynadıkları oyunlar arasındadır. Kız cocuklar daha çok evcilik, sekme taş, çizgili oyunlar oynarlar. Okullarda ise çocuklar, yakan top, mendil kapmaca, koşmaca gibi toplu oyunlar oynarlar.
Mahalli Yemek Çeşitleri:
Kasabaya özgü yemeklerin çoğu, hamurlu olarak yapılır. Başlıca yemek çeşitleri şunlardır:
Erişte: Un, hamur haline getirelerek açılır. Açılan yufkalar oklavaya dolandırılarak dikine kesilir. Kesilen uzun parçalarda tel şeklinde doğranır. Çubuk makarna şeklindeki hamur, ekmek sacı üzerinde kavrulur. Pişeceği zaman haşlanır ve makarna gibi pişirilir.
Bulgur ve Çeşitleri: Buğday, kazanlarda yumşayıncaya kadar (hedik hali) kaynatılır. Kuruyan hedikler değirmende kırdırılarak bulgur, düğçük gibi çeşitler elde edilir. Bulgur, pirinç pilavı gibi pişirilirken, düğçük yemeği hafif sulu olarak yapılır.
Çüçük Aşi: Erişte de oldugu gibi oklavaya dolandirilan kalin yufkalar, çok küçük kareler halinde kesilir. Kuruyan küçük kare hamurlar, yogurt ve sarimsak katilarak sulu olarak pişirilir.
Mantı: Hamur açılarak yufka haline getirilir. Oklavaya sarılarak dikine kesilen yufkalar 2 - 3 santim büyüklüğünde, kareler halinde kesilir. Parçaların arasına kıyma veya buna benzer iç konulur. İçi dolu hamurlar açılmayacak kadar sıkılır ve haşlanarak pişirilir. Sulu olan mantı yemeği sarımsaklı yoğurt ve salça katılarak servise hazır hale getirilir.
Kısır (Sarma) Üzüm yaprağı, bulgur veya pirinçle yapılan içle sarılarak pişirilir. Lahana da bu şekilde sarma yapılarak pişirilebilir.
Madımak (Merçimelek): Tarla veya bahçelerde yetişen ve cacik olarak bilinen bu bitki, ispanak yemegi gibi pişirilir. Yogurtlu ve sarimsakli yenilir.
Tarhana veya Yarma Çorbası: Buğdayın kırdırılmasıyla yarma elde edilir. Yoğurtla karıştırılan yarma, avuç büyüklüğünde parçalar halinde kurutulur. İstendiği zaman çorba olarak pişirilir. Yoğurt aşı da bu şekilde kurutulmadan yarmayla yapılır.
Ekmek Çeşitleri:
Bazlama: Hamur, küçük parçalar halinde elde bezilenerek, oklavayla açılır. Açılan hamur tandır, taş ocak veya tüplü sacda pişirilir. Bazlama ekmeğinin kalınlığı 2-3 santimdir.
Yufka: Hamurun oklavayla en son inceliğine kadar açılmasıyla yufka elde edilir. Bu yufkalar sac üzerinde yanmayacak şekilde pişirilir. Belde de bu ekmeğe şebit de denir. Piştiğinde gevrek ve kuru olan şebitler ıslanarak yenilir. Çörek: Bu ekmek çeşidinin hamuru özel olarak yogrulur. Süt, yogurt, yumurta vb. malzemelerle yogrulan hamur, el büyüklügünde açilarak sobali veya elektrikli firinlarda pişirilir. Kete şeklinde yapilan bu ekmeklere çörek denir.
Ayrıca, hamurla yapılan katmer, yağlama, börek ve tatlı çeşitleri de bulunmaktadır.
Askere Uğurlama:
Kasabada askere uğurlama töreni, eskidenberi süregelen eğlenceli adet ve geleneklerle yapılmaktadır. Her sene ortalama 100’ün üzerinde genç, vatani görevini yapmak için askere gider. Askerlik Peygamber ocağıdır, askere gitmeyen adam olmaz, askere gitmeyene kız vermezler gibi, halk arasında yerleşmiş bir takım ifadeler, beldede askerliğe verilen önemi ortaya koyar.
Asker adayı yollanmadan birkaç gün önce askerin ailesini, akrabaları ve komşuları ziyaret ederler. Ziyarete gidenler yanlarında Süt, Yoğurt, Çay şekeri, katmer vb. ikramlar götürürler. Gencin ailesi de bu ikramlar karşılığında kına cerez gibi şeyler verir. Bu karşılıklı hediyeleşme, askerin izinlere gelmesinde ve tezkere alıp askerliği bitmesinde de devam eder.
Gençler vatani görevlerine gitmeden bir gün önce eğlence tertip ederler. Mahalli bir türkücü veya davul zurna ekibi getirtilir. Akşama doğru köy meydanında eğlence başlar. Ateşler yakılarak türkücü eşliğinde gençler doyasıya oynarlar. Asker adaylarının bu eğlencelerini kalabalık bir halk topluluğu izler. Kadın - erkek çoluk çocuk herkes gençlerin oyunlarını seyrederler. Eğlence geç saatlere kadar devam eder.
Ertesi sabah erken saatlerden itibaren gençler ve aileler kasaba meydanında toplanırlar. Bir hoca eşliğinde dua edilir. Gençler birbirleriyle, büyükleriyle helallaşırlar ve komşularını, akrabalarını ziyaret ederek vedalaşırlar. Akşamki sevinç, mutluluk, çoşku yerini, ayrılmanın veridği hüzne ve anaların gözyaşına bırakmıştır.
Bayramlar:
Kızılören’de dini bayramlarınız olan Kurban ve Ramazan bayramı haraketli geçer. Bayram öncesinde ve bayram günü halk topluca mezarlığı ziyaret eder Bayram günü namaz çıkışı, halk köy meydanında birbiriyle bayramlaşır. Bayramlarda kasaba dışında olanlar, ailelerini ziyarete gelirler.
Milli bayramlar 10 - 15 yıl öncesinde daha haraketli ve eğlenceli geçmekteydi. Öğrenciler, çeşitli piyesler, parodiler yaparak seyre gelenleri eğlendirirlerdi. Günümüzde bayramlar biraz daha sönük geçmektedir. Bayram günlerinde okulun bando ekibi kasaba meydanına bir iki tur atar. Öğrenciler çeşitli yarışmalar düzenlerler.
Yemek Yedirme Geleneği:
Yemek yedirme, çok eskiden beri sürdürülegelen ve büyük önem verilen önemli bir gelenektir. İslami açıdan da güzel bir haslet olan bu alışkanlığa, halk büyük bir ehemmiyet verir. Yörede çok değişik vesilelerden dolayı, aileler toplu yemek yedirme teşebbüsünde bulunurlar. Başta vefat edenlerin adına olmak üzere, hacca gidişte ve hac dönüşünde, askerlik bitiminde, ramazan iftarlarında yemek yedirilir. Mesala, birisi vefat ettiğinde bir iki hafta içerisinde onun adına yemek yedirilir. Ölünün adına yemek yedirme, 1 - 2 sene aralıklarla devam ettirilir. Halk arasında ölününde manevi olarak açıkacağına ve yedirilen yemeğin sevabının ona bağışlanacağına inanılması, bu alışkanlığı kalıcı kılmaktadır.
Yemeklerde, genel olarak klasik yöresel yemekler bulunur. Mantı, fasülye, pilav, lahana dolması, tatlı vb. çeşitler ikram edilir. Özellikle Cuma günü yapılan yemek teşebbüsüne, tüm camilerin cemaatleri, akrabalar, komşular davet edilir. Özel bir aşcının yaptığı yemekler, yer sofralarında yenilir. Yemekten sonra da hocalar, Kur’an okur ve dua ederler.
Aşure Haftasi:
Aşure, halk arasinda “aşir aşi” olarak bilinir. Kameri aylardan Muharremin onuncu gününün isabet ettigi hafta, aşure haftasidir. Eskiden beri uygulanilagelen bir gelenektir. Bu haftada komşular birbirlerine aşir aşi dagitirlar. Aşure; bulgur, nohut, fasülye, kuru üzüm, kuru kaysi vb. gida maddelerinin pekmez veya şerbetle pişirilmesiyle elde edilen bir aştir.
Cenaze Töreni
Kızılören’de bir ölüm olayı cerayan ettiğinde, Ölünün kimliği ve nerede bulunduğu camilerde okunan selalarla çevreye duyrulur. Ölüm haberini kısa sürede duyan halk, hemen ölü evine akın eder. Eğer cenaze kasaba dışında bir yerdeyse, gelmesi beklenilir. Aynı şekilde cenazenin yakınlarından biri kasaba dışında bulunuyorsa, cenaze bekletilir. Ağıt gözyaşı ve çığlıklar içinde hemen defn işlerine başlanılır. 6 - 7 sene öncesine kadar, cenazeler açık alanda teneşir denen tahta masalar üzerinde, bir hoca eşliğinde yıkanıyordu. Son yıllarda ölüler, belediyenin tahsis ettiği cenaze aracında ve bir görevli tarafından yıkanmaktadır. Yıkanıp kefenlendikten sonra, cenazeler mezarlığa omuzlarda götürülür. Cenaze götürülürken cemaat içinden birisi sık sık “ Alllah rahmet eylesin” diye bağırır. Büyük bir kalabalık eşliğinde mezarlığa giden ölünün cenaze namazı kılınır. Süratle, hazır olan kabri açılmaya çalışılır. Cesaretli birisi ölüyü kabre indirir ve yerleştirir. Orada bulunan herkes kabre bir kürek toprak atmaya çalışır. Defn işleri tamamlanmaya çalışılırken, günümüzde uygulanmayan bir adet gerçekleştirilir. Bu uygulama “devre oturma” olarak bilinir. Devre oturma; cemaat içinden 5 -6 kişinin halka oluşturarak, ölü sahibi tarafından verilen mendil içindeki parayı, elden ele dolandırmasıyla gerçekleşir. Mendili her alan kişi salavat okur, diğerine verir. Bu uygulama, ölünün sadakası olsun diye yapılır. Devir sonunda, para devre oturanlara dağıtılır. Bu adet, son yıllarda ortadan kalkmıştır. İşler tamamlanınca hoca Kur’an okur, dua eder ve cemaat mezarlığı terk eder. Yörede mezarlığa kadınlarda gitmektedir.
Cenaze kalabalığının bir kısmı tekrar ölü evine gider. Hoca evde de Kur’an okur ve dua eder. Ölü evine 1 - 2 hafta başsağlığına gelenler olur. Komşular ölü evine üç gün yemek götürürler. Definden bir gün sonra, öğle namazı çıkışı, halka helva ve somun ekmek dağıtılır. Bir hafta on gün sonra da ölü yemeği yedirilir. Yemek yedirme işi 52. gecede ve 3 ay sonrada yapılabilir. Son olarak da ölüden arta kalan elbiseler bir ihtiyaç sahibine verilir. Ölünün sarıldığı kilim ise camiye bağışlanır.
Benim Güzel Yurdum Kızılören
Varmı bu güzel sözlerimi acep inkar edenler
İstanbul’a Adana’ya çok olur gidenler
Avşarin daginda çok sigir davar güdenler
Dede oğlu Ahmet Çavuş geliyor gördün mü
Ben yaşadikça benim köyüme kimse dokunamaz
O benim köyüm, kimseler ona kötülükle bakamaz
Değerli ve çalışkandır insanları yıkılmaz
Taşin topragin altin bize Kizilören
Sanki maden olmuş bana köyümün kara taşlari
Bana selam getirir gökteki uçan kuşlari
Bana yorgan döşek olur, O köyün kara kişlari
Unutma sakın arkadaş, sen setenin başını
Ben köye varınca, bana herkes yan bakarlar
Köyümün taşlari bana burcu burcu kokarlar
Oturmuşlar caminin önüne birbirine bakarlar
Unutma arkadaş sen, Salih hocanin ezan sesini
Köye varınca bana niye geldin diye sararlar
Hastaneye gelince beni, yana yana onlar ararlar
Eğer doğru çalışıyorlar ise muradına ererler
Bu dünya sana da kalmaz küçük İsmail
Annem vasiyet etti, köye getirin benim ölümü
Gelib de köylüm sorsun benim iyi ve kötü halimi
Köyümde soldurdum ben de gonca açmış gülümü
Senin de sevgin varmış ben de Süleyman emmi
Ali Çinici, İncesu-Kayseri
1999
 Bazı Pratik Çözüm Yolları
Kasabada bazı bitkilerin hastalıklara karış iyi geleceğine inanılır. Örneğin; Dağda büyüyen çay otu denen bir bitkinin böbrek ağrılarına iyi geldiği sanılır. Bel ağrılarına karşı ceviz yaprağı kaynatılarak içilir.
- Siğillerin yok olması için, İğde budağından yararlanılır. Elinde veya vücudunun bir yerinde siğil bulunan kişi, bir iğde filizini kırar. İğde filizi dalında, siğillerde elimde kurusun der.
- Nefes darlığına karşı ayva yaprağı kaynatılarak içilir.
- Ülsere karşi, dagda yetişen keven kökü kaynatilarak içilir.
- Romatizmaya düğdün otu tavsiye edilir.
- Sarılık hastalığına it dirseğinin iyi geldiğine inanılır.
- Dini bayramlar Cuma gününe rastlarsa, iğde çubukları camiye getirilir, minbere konulur ve namazdan sonra hiçbir yere değdirilmeden eve götürülür. Yüksek bir yere asılan bu çubuklar, at, katır, eşek vb. hayvanların sancılanmasında kullanılır. Hayvanların vücuduna yavaş yavaş vurularak faydalı olacağına inanılır.
- Bağlardaki yazlık, kemer evlere yılan, böcek vb. haşaratın gelmemesi için evin tavanına iğde budağının asılması tavsiye edilir.
- Bazı küçük çocukların dilinin altı şişerse buna kurbacık denir. Bu hastalığın çocuğun boynuna asılan kurşun ve demir parçalarıyla gideceğine inanılır.
 Dualar (Yakarış)
Akıbetin günün hayrola
Allah alnını ak, kalbini pak eylesin
Allah birini bin eylesin
Allah senesine yılına güle güle yetirsin
Allah el kapısına kimseyi düşürmesin
Allah gençlikte ölüm, kocalıkta zulüm vermesin
Atının ayağına taş değmesin
Allah emek zayi vermesin
Başinda ak killar bitsin
Dizin dişin agri görmesin
Elin kolun dert görmesin
Er kalkan, Allah’tan korkan kullardan olasın
Erkek ata binesin, altın saat takasın
Evinin barkının dirliği bozulmasın
Hızır yoldaşın olsun
İşin gücün rast gelsin
Kesene Halil İbrahim bereketi dolsun
Kadanı alayım
Malının paranın hesabını bilemeyesin
Ömrün uzun, düğünün güzün olsun
Toprak diye sarıldığın altın olsun
Toprağı bol olsun (ölmüşlere)
Veren eller dert görmesin
Yaramaz ellere düşmeyesin
 Beddualar (Karışlar)
Adın sönsün
Ağzına burnuna kurt düşsün
Alganlar içinde kalasın
Ayağın yer tutmasın
Boğazında yaralar gelsin
Boynun altında kalsın
Boyun devrilsin
Çiğerinden avlan emi
Çiğerine yıldırım düşsün
Canlar veremiyesin
Çiçeğin burnunda solsun
Çeleri kal (Hayvanlar için söylenir)
Çenen çekilsin
Çiğerinden kan kusasın
Çiğerin yansın
Derdinen terbiye olasın
Dilim dilim dilin
Devrili kal
Dişlerin dökülsün
Derneğin dağılsın
Dizin dizin sürünesin
Elin kolun büzülü kalsın
Elin kolun tutmaz olsun
Elin kolun yanına düşsün
Er bul yer bulma
Gıyık gıyık kıyılasın
Gözünün ışığı sönsün
Gönenme emi
Gus gus gudur
Kalıbın yere gelsin
Kulağına kurşun aksın
Kabın erisin
Kanın altına ılgıt ılgıt aksın
Malını it yesin
Ömrün kesilsin, ömrü kesilesice
Ömrün yaşin tükensin
Ömrüyün hayrını göremeyesin
Sakalın göge dikilsin
Töremeyesice
Ugrun ugrun eriyesin
Yağlı kurşunlara rast gelesin
Yaşin başin tükensin
Yere geç beleyki
Zabın olasıca
D- ETNOĞNAFİK YAPI
a) Mahalli Kıyafetler:
Kasaba halkının kendine özgü, özenle yapılmış, işlenmiş bir kıyafeti yoktur. Gösterişli, süslü giysilere pek önem verilmez. Fakat, yörenin diğer yerlerden, şehir ve ilçeden ayırt edilebilen bir giyinim tarzı vardır.
Bir Kızılören kadının klasik giyim şekli şöyledir. Eşarb, yazma veya yaşlı kadınlarda ağ denen bürgü; bluz, yelek ve bol şalvardan ibarettir. Şalvarlar ayak bileklerine kadar uzun olur. Etek veya buna benzer giysiler bulunmaz. Kadınlar bazen “Dizlik” denen, süslü, işlenmiş kumaşı bellerine bağlarlar ve ayaklarına doğru sarkıtırlar.
Erkeklerin yaşlilari, genel olarak pantolon yerine şalvar giyerler. Gömlek veya mintanin üzerine avci yelegi, bazende süveter giyerler. Başlarina, tellik denen ipten örülmüş bere veya şapka takarlar. Gençler ise klasik elbiseleri giyerler.
b) Mahalli El Sanatları
Ekonomik, sosyal ve doğal yapısı sanatsal çalışmalara pek müsait olmayan beldemizde, el sanatları çeşitlilik arz etmez. Aile ekonomisine katkıda bulunan halı dokumacılığı, önemli bir el sanatı olarak gösterebiliriz. Halı dokumacılığı kadınlar tarafından ipek olarak yapılmaktadır. Çok çeşitli desenlerin nakşedildiği halılar üzerinde, en çok kuş, hayvan, ağaç, çiçek figürleri bulunmaktadır.
Yılın belli aylarında hizmet veren dikiş nakış kursu ise, genç kızların çok çeşitli ceyiz hazırlamalarına yardımcı olmaktadır. Küçük yaşlardan itibaren çeyiz düzmeye başlayan kızların dantelli işlemeleri, oda takımları v.b el örgüleri de sanatsal değeri olan ürünlerdir.
E- EVLENME VE DÜĞÜN ADETLERİ
a) Kız İstemeye Niyet ve Dünürcü Gitmek
Kızılören’de evliliğin en önemli iki şartı, gencin askerliğini yapmış olması ve az çok bir iş sahibi olmasıdır. Gerekli şartlar bulunduğu taktirde, aileler hemen oğullarını evermeye çalışırlar. 30 - 40 yıl öncesine kadar kız secimi tamamen anne babaya aitmişti. Aynı şekilde kızın genci kabul edip etmemesi de çoğunlukla ailenin elindeymişti. O zamanlar evlilik yaşı, erkekte ve kızda 15 - 18 yaşıymıştı. Günümüzde bu husus değişmiştir. Evlilik kararları ve secim gençlerin isteğine bırakılmıştır. Bunun yanında, bu konuda ailenin rolunün hala etkili olduğu dikkat çekmektedir. Evlilikler genelde kasaba içinde gerçekleşir. Kasaba dışından birine kolay kolay kız verilmez. Eskiden çok olan akraba evliliği, günümüzde azalmıştır. Evlilik yaşı kızlarda 18 - 23, erkeklerde 20 - 25 arasında değişmektedir.
Erkeği baş göz etme zamanı gelince, ilk girişimler başlar. Gencin kabul ettiği ve ailesininde olur dediği bir kız, istenmeye (dünürcülük) gidilmeden önce, birisi kız evine duyuru yapar. Duyurudan sonra ilk gün anne, baba, nine dünürcü gider. İki taraf arasında hoş sohbetler başlamışken, gencin annesi meseleyi açar. “ Allah’ın emriyle, Peygamberin kavliyle kızınıza dünürcü geldik” der. Kız ailesi ilk gün şaşkınlık ve durgunluk içinde hemen bir cevap vermez. Mesele böylece açıldıktan sonra oğlan evi kalkar ve 2 - 3 gün sonra yine geleceğini söyler. Kız ailesi, bu arada karşı tarafı iyice tanımak için mühlet ister. Yakınlardan, komşularından genç ve ailesi tüm ayrıntılarıyla araştırılır. Nihayet araştırmalar sonucu red kararı alınmamışsa, dünürcülerin üçüncü veya dördüncü gelişinde onlara sıcak ifadeler kullanılmaya başlanılır.” Allah yazdıysa olur, nasip, kısmet”gibi. Zor bir aşamadan geçen iki taraf ailesi, birbirini iyice tanıdıktan sonra iş tatlıya bağlanır. Son olarakta, kızla erkek görüştürülereke bu iş olur. Bu uygulama son yıllarda yapılmaya başlanmıştır. Daha önceleri evlenecek kız ile erkek, düğüne kadar yüz yüze görüştürülmezmişti.
Kız erkek görüşmesi de olumlu geçmişse artık iş, söz kesmeye kalmıştır. Erkek evi son olarak kalabalık bir dünürcü ekibiyle (anne, baba, nine, amca,dayı) söz kesmeye gider. Kızın babası nihayet “ için ağa şerbetinizi, sizden daha mı iyisine vereceğim” diyerek son noktayı koyar. Bu sırada düğün ayı, şerbet ve nisan günleri tayin edilir. Kız istemeye gelindiği günden, sözün kesildiği güne kadar kız evi hiçbir ikramda bulunmaz. Çünki ikramda bulunmak demek, işin olduğuna işarettir. Söz kahvesi veya çayı işildikten sonra dünürcüler kız evini terkederler.
b) Şerbet Içme veya Tatli Yeme
Söz kesildikten 1 - 2 gün sonra, kasaba meydanında, öğle namazı çıkışı halka şerbet dağıtılır. Şerbet nişanlanma hadisesinin, kimin oğluna kimin kızının verildiğinin duyurulması için yapılır. Erkek tarafının ve yakınlarının hazırladığı bir leğen şerbet meydandaki halka dağıtılır. Son zamanlarda şerbetin yerine iki taraf yakınlarının kız evinde tatlı yemesi hadisesi uygulanmaya başlanmıştır.
Şerbet içildigi günün akşaminda, Kalabalik bir erkek evi toplulugu kiz evine gider. Kiz evine gidilirken 20 kg çay şekeri, 10 paket çay, çerez vb. şeyler götürmek adettir. Iki taraf karşilikli uyum ve anlaşma içinde ileriki merasimleri kararlaştirirlar. Bu arada “ gelin kiz” hüviyeti kazanan kiz toplulugun elini öper. Eli öpülenler de kiza “ el öpme” parasi verirler. Ardindan kiz evi ikramini sunar, o akşam ki görüşme sona erer.
c) Nişan Merasimi
Şerbetten 1 - 2 hafta sonra küçük nişan yapilir. Nişandan önce iki taraf ailesi “Şerbetlik elbisesi” adi altinda, gelin kiza elbise almak için şehre giderler. Erkek evinin alacagi altin takisi (bilezik, kolye, yüzük, saat, küpe vb) bu sirada alinir. Kiz evide damatin yüzügünü ve giysisini alir.
Nişan gününden önce iki taraf, yakinlarina, komşularina davet gönderirler. Nişan gününden önce erkek evi alinan malzemeleri kiz evine götürür. Nişan günü ögleye kadar merasim yapilir. Kadinlar oyun havalari eşliginde oynarlar. Bir süre sonra “Para dökme” fasilina geçilir. Kadinlardan birisi sandalye üzerine çikarak, önce iki ailenin gelin kiza verdikleri takilari çagirir. Daha sonra davetlilerin verdikleri paralarin miktari ve kimin verdigi etrafa duyurulur.
Bundan sonra erkek evinden birisi dayı veya amca, damata ve gelin kıza yüzüklerini takar. Kur’an okunur ve hayır dileklerde bulunulur. Misafirlere yemek, cerez vb. şeyler ikram edilerek nişan merasimi bitirilir. Nişan parası gelin kızın isteğine göre bir şekilde değerlendirilir.
Eskiden bundan daha geniş çapli olarak bir de büyük nişan yapilmaktaydi. Dügüne 1- 2 ay kala yapilan büyük nişanin programi şerbet nişaniyla aynidir. Son yillarda, büyük nişan yapilmaz olmuştur.
d) Düğüne Hazırlık Dönemi
Kasabada nişanlilik süresi 4 - 10 ay arasinda degişir. Dügünler genelde güz ve bahar aylarinda yapilir. Nişanlilik süresince iki taraf birbirleriyle diyalogunu kesmezler. Bayramlarda gelin kiza “bayramcalik” adi altinda hediyeler götürülür. Dügün hazirlik döneminde kiz evi hayli yogun olur. Süratle, çeyiz hazirlanmaya çalişilir. Kizilören’e özgü bir adet olan ve halk arasinda “göç verme” olarak bilinen eşya düzme, tamamen kiz evine aittir. Dügün gününe kadar, kizin ailesi bir ev için gerekli bütün eşya ve araç gereçleri hazirlar. Bu eşyalar içinde buzdolabindan tut, ev sübürgesine kadar her şey vardir. Çeyiz düzme işi dügüne 1 hafta kala tamamlanir. Son yillarda bazi büyük ev eşyalari iki taraf arasinda ortaklaşa alinmaya başlanmiştir. Oglan evide bu arada dügün aşçisini ve türkücü ekibini ayarlar.
e) Düğünün Başlaması
Düğün başlamadan bir hafta önce, gelin kıza ve aile efradına elbise ve “Dürü” adı altında giyisiler almak ve düğün malzemelerini tamamlamak için şehre gidilir. Oğlan evi gelin kıza iki kat elbise ve dier giyiselerini alırken, kız evide damatın elbisesini alır. Ayrıca iki taraf göndereceği davetiyeler için “yolluk” denen kadın şalvarlığı ve kumaş bezler alırlar.
Düzenden sonra, davetiye işi başlar. Kizilören’in eskiden beri süregelen davetiye şekli vardir. Buna göre, akrabalara ve komşulara yakinlik derecesine ve ödünçü olup olmamasina bakilarak yolluk dagitilir. Yakin akrabalara kadin şalvarligi dagitilirken komşulara 1 -2 metrelik bezler dagitilir. Yolluklar “yollukçu” denen birisi tarafindan dagitilacagi gibi dügün evi tarafindan da dagitilir.
Kızılören’de düğünler Cuma günü öğleden sonra başlar. Pazar günü öğleden sonra biter. Cuma günü evin yüksek bir yerine bayrak dikilir. Önceden ayarlanmış saz veya davulcu ekibi çalmaya başlar. Böylece düğünün başlamış olduğu çevreye duyurulmuş olur. Günümüzde davul zurnayla pek düğün yapılmaz. Son yıllarda teyplerden ilahiler çalarak düğün yapma şekli yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkücü ekibi ya kasabada bulunan Kara Ali’nin Ahmet, ya da dışardan getirilen birisi olur. O gün türkücü ekibi fazla çalıp söylemez.
Cumartesi iki tarafın da yoğun olduğu bir gündür. Oğlan evi sabahın erken saatlerinden itibaren, yemek yapma faaliyetlerine başlar. Mahalli bir aşçı, öğleye kadar yemeği yetiştirir. Öğleye kadar davetliler de gelmiş olur. Gelen davetliler yolluk karşılığı olan, küp şekeri veya küçük keçi ve kuzu getirirler. Misafirlere şeker, çikolata, sigara, kolonya gibi ikramlarda bulunulur. Bu arada saz ekibi tüm ihtişamıyla çalıp söylemektedir. Öğleye doğru davetlilere yemek verilir. Yöremizde düğün yemekleri helva, mantı kuru fasülye ve pilavdır. Yemek yendikten sonra halk dağılır. Bundan 10 - 15 sene öncesinde, Cumartesi günü yemek sonrası “Sağmen” adıyla kız evine gidilmekteydi. Bu, günümüzde kalkmıştır.
f) Kına Gecesi
Cumartesi akşami iki taraf içinde kina gecesidir. Kiz evindeki kina gecesine oglan evinden gelen “yenge” diye ifade edilen kadin toplulugu ve çevre komşularin kizlari katilir. Oyun havalari eşliginde genç kizlar doyasiya oynarlar ve gelinide oynatirlar. Eglence bittikten sonra, iki taraf aileleri gelin kizin kinasini yakarlar. Gelin kizin yaninda birde sadiç kiz bulunur. Kina yakilirken “hani bunun öz anasi anasi, şimdi oldu yaz anasi” diye nakaratlar söylenerek kiz ailesi iyice aglatilir.
Oğlan evindeki kına gecesi daha haraketli olur. Geniş bir alana türkücü teşkilatını kurar, ateşler yakılır ve eğlence başlar. Çoşkulu oyun havaları ve türküler eşliğinde çocuklar ,gençler, yaşlılar oynarlar, halay çekerler. Düğünlerde genellikle fındık kırma, kaşık kırma, sekme, kara tavuk, arap oyunu gibi oyunlar oynanır. Bir süre sonra eğlenceye ara verilerek, damatın ve onun yardımcısı ve koruyucusu olan sadıcın kınası yakılır. Kur’an okunur ve dua edilir. Misafirlere kına ve cerez ikram edildikten sonra, damat ve sadıç ortadan kaybolurlar. Eğlence geç saatlere kadar devam eder. Düğünlerde özellikle Genç Osman ve Camper denen kişilerin oyunları, zevkle izlenir. Günümüzün kına geceleri bu şekilde geçerken, bir yaşlımızdan kendi zamanındaki düğünleri ve kına gecelerini birkaç cümleyle anlattırdık.
Dedemiz eski düğünleri; “Bizim zamanımızda düğünlerde davul zurna çalınır, beş altı çeşit yemek yedilir ve yirmi atlıyla cirit oyananırdı.” Diye özetlerken kına gecelerini de “ Eski kına gecelerinde bol bol silah sıkılır, davul zurna eşliğinde halaylar çekilirdi. Gece kız evine gidilerek orada arap oyunu oynanındı” şeklinde anlatmaktadır
g) Gelinin Götürülmesi ve Düğünün Bitimi
Düğünlerimizde Pazar gününün programı öğleye kadar, Cumartesi ile aynıdır. İlk gün gelmeyen davetliler, yolluk karşılığını alarak düğüne gelirler. Pazar günü kalabalık daha fazladır. Yemek yendikten sonra oğlan evine davetliler, “sağmen” topluluğu olarak kız evine giderler.
Kız evine giden bayrak hemen yüksek yere dikilir. Saza ekibi de birkaç yanık türkü söylemek için teşkilatını kurar. Kız evi gelinin götüreceği ceyizleri ve eşyaları dışarı çıkarmıştır. Kız evinde bulnan kadın topluluğu gelinin neyi var neyi yok, herşeyine bakar. Bir süre sonra gelinin eşyalarının arabalara yüklenilmesine başlanılır. İlk olarak evden sandık çıkarılır. Sandık çıkarılmaya girildiğinde kız evinden bir çocuk, sandığın üzerine oturur. Çocuk kayınbabadan bahşiş almadan sandığın üzerinden kalkmaz. Bundan sonra diğer eşyalar, kız evi davetlilerinin getirdiği yolluk karşılıkları, hiç bırakılmadan arabalara yüklenir. Sıra gelinin çıkarılmasına gelmiştir. Daha önceki yıllarda gelin, kız evinden bir oğlan evinden iki kadın tarafından dışarı çıkarılır ve arabaya bindirilirdi. Günümüzde gelini bizzat damat çıkarmaktadır. Damat, gelini çıkardıktan sonra dua edilir. Yöremizde çok özel bir gelin kıyafeti yoktur. Etek ceket vb. klasik kıyafet üzerinde başa “duvak” denen kırmızı eşarb örtülür. Bazende gelinler beyaz gelinlik giyerler. Gelin, kalabalık ve izdiham içinde, önceden süslenmiş arabaya damatla beraber biner. En önde gelin arabasi, sonra göç arabasi ve dier arabalardan oluşan konvoy, mezarligi dolanarak oglan evine varir. Gelin arabasi oglan evine varir varmaz, arabanin önüne bir oglak veya kuzu kesilir. Damat ve gelin kanin üzerinden geçerek kapiya gelirler. Içeri girmeden önce kayinbaba geline eşya, mal, mülk vb. bir şey bagişlar. Damat ve gelin tam eve girecegi sirada, kaynana içinde bugday, bozuk para, şeker vb. şeyler bulunan kavanozu evin eşigine atar. Bazen gelinle damat içerde birer kahve içerler Bundan sonra damat ve sadiç hemen evi terkeder. Sadiç, akşama kadar damatin koruyuculugunu yapar.
Bu arada bir taraftan gelinin eşyalari yerleştirilmeye çalişilir. Davetliler de “Ali evlendi, güllü gelin oldu, Allah mesut eylesin “ diyerek dügün evini terkederler Böylece dügün bitmiş olur. Günümüz gelin getirme adetleri bu şekilde cereyan ederken, bir ninemize, kendi gençligindeki gelin götürme şeklini sorduk ve anlattirdik.
“ Bizim zamanımızda gelinler at ile götürülürdü. Gelin atını, gelinin oğlan kardeşi çekerek, oğlan evinden para alırdı. Gelin attan inmeden önce, oğlan tarafı geline bahşiş verirdi. Gelinin eşyaları da başka bir at tarafından oğlan evine getirilirdi. Gelinin gelmesi sırasında davul, zurna çalınır ve halaylar çekilirdi. Gelinin kuvvetli, çalışkan olmasını ölçmek için, bir kuzuyu atın bir tarafından öbür tarafına bırakması istenirdi. Bunu başarırsa geline bahşişler verilirdi Evet ninemiz kendi devrindeki gelin götürme adetlerini bu şekilde özetliyordu.
F- DOĞUMLA İLGİLİ ADETLER
Doğumlar genelde sağlık ocağında yaptırılır. Evde doğum yapan kadın, yedi gün süreyle evde yalnız bırakılmaz. Eğer yalnız kalırsa “ al basacağına” inanılır. Doğumu evde kadınlar yaptırırsa, doğum yaptıran kadınlar kırk gün birbirlerine gidip gelmezler, bunlara kırklı denir. Kadınlar eğer birbirlerine giderlerse, çocuğun, hastalanacağına veya öleceğine inanılır. Bu tip uygulamalar günümüzde geçerliliğini yitirmeye başlamıştır.
Çocuk doğduktan 3 - 5 gün sonra adı konulur. Ad koymada yeni babanın, kendi babasının veya annesinin ismini koyması adettir. İlk doğum yapan geline “beşik” götürülür. Ağaç beşik ve çeşitli hediyeler gelinin ailesi ve yakınları tarafından getirilir. Çocuk ilk yaşlarında beşiğe yatırılır. Herhangi bir hastalanma durumuna karşı da iki ay yıkanmaz.
Akrabalar, komşular dogduyu kutlamak için gelinin evine “ göz aydina” giderler. Çocuk emeklemeden yürümeye geçecegi sirada ayak kesme veya köstek çözme yapilir. Çocugun daha çabuk yürümesi için ayaklarina baglanan bir ipi, başka bir çocuk koşarak çözer. Son zamanlarda bu uygulama unutulmaya başlanmiştir.
G. SOSYAL YAŞAM
Kızılören’in aile yapısı çekirdek aileye örnektir. Anne, baba ve çocuklardan oluşan aile içinde, büyükanne ve büyükbaba da bulunur. Aileler ortalama 5 çocuğa sahiptirler. Ortalama doğum sayısı 150, ölüm sayısı 40 -50’dir.Yılda 30 -40 evlenme olayı cerayan eder. Boşanma olayı bazan görülür. Gelinin kaynanası yanında fazla kalması aile açısından iyi olmaz.
Dini hayata önem veren bir yerleşim yeridir. Dinsel düşüncelerin etkisiyle, muhafazakar bir düşünce yapisi hakimdir. 40 -50 yaş üzerinde, eski adetler, ananeler hala etkilidir. Adli olay eskiden çok görülürken, günümüzde pek görülmemektedir. Adli olaylarin çogu, miras, arazi, kiz kaçirma gibi durumlarda cerayan eder. Üç sene öncesine kadar, kasabanin güvenligini saglayan 3 bekçi vardi. Günümüzde sadece 1 bekçi güvenligi saglamaktadir.
BİBLOGRAFYA VE KAYNAKLAR
- İNBAŞI Mehmet, 16. yy. Başlarinda Kayseri , Kayseri 1992.
- ÇETİNOĞLU Yılmaz, İncesu Tarihi, İstanbul 1998
- ÖZBALCI Ahmet, İncesu ve Çevresinde Ziyaret Yerleri, Kayseri 1998
- KARABABA Osman, “Evliyalar Yatağı İncesu”, Ayışığı dergisi, İncesu 1997
- T.C. Ankara, 11. Noterliği “ Her Dil Tercüme Servisi Arapça Metinler Tercümesi “ No: 2065, Ankara 1968.
- Kızılören Kasabası Köy İncelenmesi, Kızılören Parlaklar İlköğretim Okulu, Kızılören 1998.
- Kızılören Kasabası Belediye Başkanlığı
- Kasaba Halkından Bazı Yaşlıların Konuşturulması.
NOT: Bu inceleme Mehmet YILDIRIM’a ait olup Konya Selçuk üniversitesinde iklimlendirme soğutma bölümünde okumaktadır.

DAHA GENİŞ BİLGİ İÇİN İRTİBATA GEÇİNİZ.
Karadag_42@hotmail.com


1 yorum:

  1. konya kızılören ve kayseri kızılören bilgileri karıştırılarak yanlış bir calışma yapılmıştır. konya hüseyin saraç

    YanıtlaSil