Sayfada yazı çok olduğu için yüklenmesi
zaman alabilir !
Tarih boyunca Anadolu kültürü, bütün yerleşim
birimlerinde bir bütünlük içinde farklı farklı gelişme göstermiştir. Her
yerleşim yerinin dogal, toplumsal, ekonomik, folklörik v.b. özellikleri o yerin
sosyo-kültürel yapısını şekilendirmiştir. Kısaca Kültür diye tarif ettigimiz bu
yapının içine; O yerin tarihi, cografyasi, halk edebiyatını oluşturan (dil,
agiz, şive, şiir, mani, inançlar, yöresel kelimeler, deyimler, atasözleri,
dualar, beddualar... vs.) ürünler, etnografik yapı, evlenme ve dügün adetleri
ve diger toplumsal yaşamı oluşturan gelenek ve görenekler girmektedir. Bütün bu
sosyo-kültürel özelliklerin canlı bir şekilde yaşandıgı ve sürekli gelişme,
degişme gösterdigi yerleşim alanlarımızın başında, köy ve kasabalarımız
gelmektedir.
En küçük idari birimlerimiz olan köy ve kasabalarımızın kültürel özellikleri, Anadolu kültür bütünlügünün bir parçasını ve temel taşını oluşturmaktadır. Bütün bunları dikkate alarak ben de, tarihi geçmişi çok eskilere dayanan, coğrafi özellikleri farklılık gösteren, köklü bir kültür mirasına sahib olan Kızılören Kasabasının, tüm yönlerini ele almaya çalıştık. Uzun bir araştırmaya dayanan, böyle bir tez çalışması tarihi ve kültürel bir yerleşim merkezinin tanınmasına vesile olacaktır. Aynı zamanda bu tip çalışmaların, Anadolu köy kültürünün bir parcasının gün yüzüne çıkmasında çok büyük katkıları olacaktır.
En küçük idari birimlerimiz olan köy ve kasabalarımızın kültürel özellikleri, Anadolu kültür bütünlügünün bir parçasını ve temel taşını oluşturmaktadır. Bütün bunları dikkate alarak ben de, tarihi geçmişi çok eskilere dayanan, coğrafi özellikleri farklılık gösteren, köklü bir kültür mirasına sahib olan Kızılören Kasabasının, tüm yönlerini ele almaya çalıştık. Uzun bir araştırmaya dayanan, böyle bir tez çalışması tarihi ve kültürel bir yerleşim merkezinin tanınmasına vesile olacaktır. Aynı zamanda bu tip çalışmaların, Anadolu köy kültürünün bir parcasının gün yüzüne çıkmasında çok büyük katkıları olacaktır.
I. BÖLÜM: KIZILÖREN KASABASININ TARİHİ,
COĞRAFİ VE İDARİ YAPISI
A.
KIZILÖREN KASABASININ TARIHÇESI
Kızılören Kasabası, Konya
ilinin, Meram ilçesine bağlı bir yerleşim yeridir. Kuzeydoğusunda Konya
batısında Aladağ, doğusunda Loras Dağı, güneyinde Sefaköy
ve Elenkilit köyleri bulunmaktadır.
Kızılören İsminin Kökeni:
Kasabanın ilk ismi Kızılören değildir.
Mahalin topraklarının kırmızıya yakın olmasından dolayı, ilk ismi KIZILHAN
olarak anılmıştır. Daha sonraları, ilk yerleşim alanları olan mağaralar, bir
takım dış etkenler nedeniyle yıkılmaya başlamıştır. Yerleşim alanlarının tahrip
olup dağılmasıyla yöreye KIZIL-VİRAN adı verilmiştir. Bu ad Osmanı Devleti
döneminde de kullanılmıştır. Arazisinin kıraç, verimsiz, taşlı, örenli olması
nedeniyle köy, son ismini almıştır. KIZILÖREN ismi 1955 yılından sonra
kullanılmaya başlanmıştır.
Kızılören’in Tarihi Yerleşimi ve Yeri:
Kızılören’in ilk yerleşim yerinin neresi
olduğu hakkında resmi bir kayıt yoktur. Fakat, gerek isminin kökenini, gerekse
kuruluş yerini dikkate alırsak, kasabanın mazisinin çok eskilere dayandığı
sonucuna varmamız mümkündür. Aynı zamanda ören yerlerin fazla olması, bu
alanlarda bir takım buluntuların (çanak, çömlek, altın v.b) ortaya çıkması,
Kızılören hakkındaki tezimizi kuvvetlendirmektedir.
Buna bağlı olarak beldenin tarihi
yerleşiminin eskiliğini daha geniş çerçevede ele alabiliriz. Eski köy’den,
güneydeki Yılanmış'a kadar olan Loras Dağının eteklerinde, 26 ayrı yerde
ören yerleri tesbit edilmiştir Bu durum özellikle Kızılören ve Sürtme
köylerinde M.Ö. yy.’da da insan yerleşiminin bulunabileceğine kanıt olarak
gösterilebilir. Şimdi Kiziliören ve çevresindeki ören yerlerinden birkaç örnek
verelim. Kizilören’in batisinda bulunan, Bogaz Çardak mevkiindeki Ölmezli ören
yerini, kasaba yerleşim alanindaki karacaören mevkiini ve yukari camii
çevresindeki “Satenin başi” olarak bilinen yeri, ilk yerleşim alanlari olarak
gösterebiliriz. Buralarda çok eski yikintilar, duvarlar, ören yerler bulunmaktadir.
Ayrica halk arasindan birisinin, Hitit dönemine ait (M.Ö.. 2. bin yil ) bir
aslan kabartma, heykelini bulmuş olmasi, Kizilören’in yerleşim alani ve
çevresinin hayli eskilere dayandiginin somut bir delili durumundadir.
Osmanlı Devleti Döneminde Kızılören:
Osmanlı devletinin kuruluş ve gelişme
dönemlerinde (1500’lü yıllara gelinceye kadar) Kızılören hakkında bir bilgiye
rastlayamıyoruz. Fakat Selçuklu döneminde kurulan köy, bu dönemde Kızıl-viran
adıyla gelişme göstermektedir.
Osmanlı devleti döneminde Kızılören’in
durumunu 16.yy başlarında Konya ile ilgili bir kaynaktan öğrenmekteyiz.
16. y.y. başlarinda (1500’lü yillar) Osmanli
Devleti en ihtişamli dönemini yaşarken, Konya vilayeti de önemli bir ticari ve
kültürel şehir olarak gelişmekteydi. Konya bu dönemde Osmanli idari teşkilatina göre,
merkeze bagli sekiz nahiyeden oluşmaktaydi. Bir köy olarak adi geçen
Kizil-viran da bu nahiyelerden ikisinin sınırları içerisinde bulunmaktaydı.
Nahiye, köylerin biraraya gelmesiyle oluşmuş idari bir birimdir. Bu dönemde
Kızıl-viran, Konya’ya bağlı meram ilçesi
sınırlarına dahildir.
Cumhuriyet Dönemi ve Günümüze Kadar Kızılören:
Köklü bir geçmişe sahip olan Kizil-viran
köyü, Cumhuriyet döneminde gelişimini sürdürmüştür. Bu dönemde köy halkindan
bazilarinin, Kurtuluş Savaşina katildigini, büyüklerimiz söylemektedir. Köyün,
Cumhuriyet döneminden günümüze kadar ki seyrini, meydana gelen gelişmelerini
kronolojik olarak şu şekilde açiklayabiliriz.
Kızıl-viran köyünü 1925’ten itibaren, halk
arasından seçilen muhtarlar idare etmeye başlamıştır. 1927’de ilk defa şapka
giyilmeye başlanmiştir. 1932’de Kızıl-viran köyüne ilk defa okul asılmıştır.
1942 yılında her yerde olduğu gibi, Kızıl-viranda da büyük bir kıtlık
yaşanmıştır. Bu kıtlık döneminde köylüler çok sıkıntı çekmişlerdir. Öyle ki
halk günlerce ekmek bulamamıştır.
1960 yılında Kızıl-viran ismi Kızıl-ören
olarak değiştirilmiştir. 1963’de Kızıl-viran köyü, belediyelik statüsü
kazanmıştır. Ve bu tarihinden itibaren seçilen Belediye Başkanı, Kasabayı idare
etmeye başlamıştır. 1968 yılında PTT kurularak, posta telefon hizmetleri
verilmeye başlanmıştır. 1975de belediyenin öncülüğünde kasabaya elektrik
gelmiştir. 1978’de ilk defa ortaokul açılmıştır. 1980’de stabilize olan kasaba
yolu, asfaltlanmışlardır. 1980’de Tarım Kredi Kooperatifi kurulmuştur. 1988’de Kızılörenliler
tarafından Kızılören ilköğretim okulu açıldı.
Kızılören Kasabasının tarihi gelişimini
dönemler halinde bu şekilde belirtmemiz mümkündür. Şimdi de Kızılören kasabası
kadar tarihi geçmişe sahip olmayan meram ilçesi hakkında kısaca bilgi verelim.
Meram kurulmadan önce, Rumların buradaki
nüfusu çok fazlaymıştı. Rum halkı, Meram’a Türkmenlerin gelmesiyle beraber, 200
yıl dostluk ve barış içinde yaşamışlardır. İstiklal savaşından sonra 1924
yılındaki değişim sonucu, Rum halkı Yunanistana gönderilmiştir. Rum halkının Meram’da
halen evleri, sokakları, bulunmaktadır. Türkler Meram’a 1300 - 1400 yılları
arasında yerleşmeye başlamıştır
B.
KIZILÖREN’İN COĞRAFİ YAPISI
Coğrafi Konum:
Kızılören, Konya ili, Meram ilçesine bağlı
bir kasabadır. Kasaba Meram’a ve Konya’ya 40 km uzaklıktadır. Doğusu Loras dağı, batısı Beyşehir
ilçesi, güneybatısı, Derbent ve köyleri Şehir merkezlerine göre konumu ise
şöyledir. Kuzeydoğuda Konya, batıda beyşehir, güneyde ise derbent ilçesi
bulunmaktadır.
Kasabanın Genel Fiziki Görünümü:
Loras dağının eteklerinde kurulan
Kızılörenin, doğusu ve güneyi hayli yüksektir. Yerleşim alanı oldukça arızalı
ve engebelidir. Etrafı tepe ve dağlarla çevrilmiş kapalı bir havza görünümü
hakimdir.
Kızılören’in rakımı (deniz seviyesine göre
yükseltisi) 1400 m
civarındadır. Dağların yükseltisi yer yer 2500 metreyi bulmaktadır.
Dağ eteklerinde yerleşime elverişli yüksek
yerler, yaylalar bulunmaktadır.
Kasaba
içindeki bazı yerlerde sel sularıyla yarılmış vaziyette, vadi konumunda olan
yerlerdir. Kızılören’de herhangi bir akarsu yoktur. Doğu taraflarda, Konya’ya
yakın bir yerde Altınapa barajı bulunmaktadır. Kasabaya uzaklığı 20 km’dir.
İklim ve Bitki Örtüsü:
Kasaba’da klasik karasal iklim etkili bir şeklide
görülür. Yazlari sicak ve kurak; kişlari soguk, sert ve kar yagişli geçer. Kar
1-2 ay bazanda 3 ay erimeden toprak üstünde kalir. Yaz aylarinda yagmur yagişi
nadir görülür. Kizilören’in iklim özelliklerini bazi sayisal degerlerle şu
şekilde belirtebiliriz.
Yaz maksimum (en fazla) sıcaklık : 35 OC
Yaz minumum (en düşük) sicaklik : 12 OC
Kış maksimum sıcaklık : 20 OC
Kış minumum sıcaklık : -25OC
Yıllık ortalama yağış oranı : 480 (mm)
Yıllık ortalama yağmur oranı : 300 - 400 mm
Yılda en fazla kar kalınlığı : 50,60 cm
Karın yerde toplam kalış süresi : 2 - 3 ay
Karasal iklime bağlı olarak ,bitki örtüsü
bozkırdır. Ormanlık alan son derece azdır.
Yerleşim Biçimleri, Ev Tipleri
Temel geçim kaynağı ve uğraş alanları
yerleşim biçimini belirlemiştir. Çiftçilikle uğraşan halkın büyük bir kısmı,
merkeze uzak yayla konumundaki yerlerde yaz aylarını geçirirler. Buralarda
tarım ve hayvancılıkla uğraşırlar. Bunun yanında halkın daimi olarak ikamet
ettiği kışlık evler de bulunmaktadır.
Yayla yerleşimindeki evler genelde
daginiktir. Yüksek dag eteklerine kurulmuşlardir. Bag evleri de bu şekilde
yapilmiştir. Merkezdeki yerleşim topludur. Evler bitişiktir. Yayla evleri taşla
ve kemer şeklinde yapilmiştir. Kasaba merkezindeki evler biraz daha modern
görünümlüdür. Belde de çatili ev pek yapilmaz.
Kasaba aileleri Mayıs-Ekim aylarında yayla
evlerinde konaklarlar. Ekim ayından itibaren ise kış evlerine göç başlar.
Ekonomik Durum:
Kızılören’in ekonomik yapısını belirleyen
faaliyetleri şu başlıklar altında toplayabiliriz: a) Tarım ve hayvancılık b)
Halıcılık c) Büyük şehirlerde ticaretle uğraşma d) Digerleri
a) Tarım ve Hayvancılık:
Kasaba’da halkın en önemli geçim kaynağı
ziraatçiliktir. Arazi yapısı ve iklim özellikleri sadece tahıl tarımına imkan
vermektir. Buğday, arpa, yulaf, cavdar ve en çok üretimi yapılam ürünlerdir.
Tarım, yağışa bağlı olarak kuru tarım şeklinde yapılmaktadır. Kızılören’de
yakın zamana kadar tarım, tamamen insan ve hayvan gücüne dayanmaktaydı.
Günümüzde tarımda makinalaşma hızla artmış ve ihtiyacı karşılayacak kadar tarım
makinaları ortaya çıkmıştır.
Tarıma bağlı olarak yapılan büyük ve küçükbaş
hayvancılığı da önemli gelir kaynağıdır. 1980 yılında kurulan Tarım Kredi
Kooperatifi, yörede tarım ve hayvancılığın gelişmesi yönünde bazı imkanlar sağlamaktadır.
b) Halıcılık
Halıcılık, Kızılören’de kadınlar tarafından
yapılan ve çoğu ailenin önemli bir geçim kaynağı olan ekonomik uğraştır.
Halılar, Kasabada bulunan 5 - 6 imalatçı nezaretinde kadınlar tarafından
dokunmaktadır. Tüm malzemeleri imalatçılara ait olan halılar, ipek iplerle
dokunmaktadır. İlmek sayısına göre 300’lük, 500’lük olarak bilinen halılar
evlerde dokunur. İmalatçı işcilerine ilmek hesabı ve sıra sayısına göre
ücretini öder. Halıları piyasaya kendisi sürer. Halen 150 - 200 aile halıcılık
yaparak, ekonomik seviyesini yükseltmeye çalışmaktadır.
c) Büyük Şehirlerde Ticaretle Ugraşma
Kasabanın gelir seviyesinin düşüklüğü, halkı
büyük şehirlere göçe zorlamıştır. Özellikle 1980’li yıllardan sonra başta
İstanbul olmak üzere Adana, Mersin, Kayseri gibi şehirlere hızlı bir göç
yaşanmıştır. Kızılörenliler göç ettikleri yerlerde gezici ticaret ve esnaflıkla
uğraşmaktadırlar. Şu an kasaba dışında 5 – 6 bin Kızılörenli yaşamaktadır.
d) Diger ekonomik faaliyetler
Yukarıda saydığımız temel geçim kaynakları
dışında, kasabada bazı meslek dalları gelişmiştir. Arıcılık, esnaflık, gezici
ticaret gibi. Kızılören’de 1 marangoz, 2 demirci, 1 tuzcu, 3 peynirci, 6
bakkal, 1 fırın, 6 kahvehane, 2 elektrikçi şu anda mevcut olan meslek
dallarıdır. Ayrıca nakliyecilik, yolcu taşımacılığı ve inşaatcılık yapanlarda
bulunmaktadır.
Nüfus Yapısı:
Kasabanın nüfusunu, 1960’dan günümüze kadar
ki dönemlere göre, şu şekilde belirtebiliriz. Daha önceki dönemlerin nüfus
sayım sonuçları elimizde yoktur.
* 1960’da Kızılören nüfusu 2541 kişi
* 1970’de Kızılören nüfusu 3500 kişi
* 1980’de Kızılören nüfusu 3700 kişi
* 1985’de Kızılören nüfusu 3432 kişi
* 1990’da Kızılören nüfusu 2987 kişi
* 1997’de Kızılören nüfusu 2561 kişi
Yukarıdaki resmi nüfus sayılarına bakacak olursak,
1960 yılından sonra Kızılören nüfusunun hızla arttığını görürüz. Son nüfus
sayımında ise ani bir düşüş yaşanmıştır. Bunun nedeni olarak da son yıllarda
büyük şehirlere yaşanan göçün hızla artmasını gösterebiliriz. Şu anki mevcut
nüfusun yarısından fazlası 30 yaş ve üzeridir. Mahaldeki aileler ortalama 4 - 5
kişiden ibarettir.
Ulaşim Durumu:
Kasabanın ilçe ve şehre ulaşım sorunu yoktur.
Kızılören – Konya arası yol 40
km olup, asfaltlıdır. İlçeye ve şehre ulaşım
münibüslerle ve belediye otobüsleriyle sağlanmaktadır. Kızılören’in merkezi
dışındaki köylere ve mahallelere de asfaltlı yol yapılarak ulaşım sorunu
giderilmiştir.
C.
KIZILÖREN’İN İDARİ YAPISI
Kasabanın Muhtarlıktan Günümüze Kadar ki İdari
Durumu
Kızılören, 1960 yılına kadar Kızıl-viran köyü
adıyla muhtarlıkla idare edilmiştir. Kızıl-viran’ın ilk muhtarı, 1925 yılında
tayin edilen, serçeli Mehmet olarak bilinen kişidir. Köyü idare eden son muhtar
ise Ahmet kalaycıdır. Köy, 1962 yılından itibaren Kızılören Belediyesi adıyla
kasaba hüviyetini kazanmıştır. Böylece, 1963 yılında seçilen ilk belediye
başkanı kasabayı idare etmeye başlamıştır. 1963 - 2000 yılları arasındaki
dönemlerde belediye başkanlığı yapanları ise şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Mehmet Yıldırım 17.11.1963 - 05.06.1968
2. Mehmet Eşsiz 05.06.1968 - 09.12.1973
3. Ali Şahin 09.12.1973 - 06.05.1975
4. Ahmet Dalbudak 06.05.1975 - 09.12.1977
5. Zeki Öztekin 09.12.1977 - 12.09.1980
6. Mevlüt Koçak 12.09.1980 - 26.11.1980
7. Zekai Aykar 26.11.1980 - 03.01.1981
8. Hasan Tekgönül 01.03.1981 - 24.06.1982
9. Salih Özyalçın 24.06.1982 - 16.12.1982
10.Adem Korkmaz 16.12.1982 - 03.02.1984
11.Hüseyin Turgan 15.02.1984 - 28.03.1984
12.Mustafa Demir 28.03.1984 - 26.03.1989
13.Adem Korkmaz 26.03.1989 - 25.03.1994
14.Ahmet Gönül 25.03.1994 - 18.04.1999
15. Halil İbrahim Şensoy 18.04.1999 -
....................
Personel Durumu - Araç Gereç Durumu
1. Halil İbrahim Şensoy - Belediye Başkani -
2 otobüs
2. Nevzat Taslak - Yazı İşleri Müd. - 1
Kamyon
3. Bayram Yönem - Muhasebeci - 1 Makam
Taksisi
4. İsmail Çanak - Tahsildar (Su) - 1 Ambulans
5. Fikret Yönem - Tahsildar - 1 Cenaze Aracı
6. Hüseyin Kızılçardak - Zabıta - 1 Traktör
7. Yılmaz Kızılçardak - Şoför - 1 İş
Makinası, Kepçe
8. Muzaffer Gönül - Su işçisi
9. Ali Topçu - Su işçisi
10.Ömer İmamoğlu - Su işçisi
11.Cumali Dal - Su işçisi
12.Ali Çoşkun - Su işçisi
13.H.Bekir Tekeci - Şoför
14. H.İbrahim Yılmaz - Şoför
15.Hüseyin Oral - Kepçeci
16.Mehmet Yollu - Şoför
17.Hüseyin Bayat - Muavin
18.Ahmet Yılmaz - İşci
19.Ali Uzun - İşci
Kızılören’in Mahalleleri
Belde, dördü merkezde ikisi de merkez dışında
olmak üzere altı mahalleye ayrılmıştır. Kızılören çevresinde bulunan çardak
veya oba olarak anılan yerleşim yerleri de, mahalle konumundadır. Merkezdeki
mahalleler bitişiktir.
1. Aşagi Mahalle Muhtari - Receb Ünaldi
2. Yukarı Mahalle Muhtarı - İsa Erciyes
3. Orta Mahalle - Muhtarı Lütfi Çoşkun
4. Sarıtaş Mahalle Muhtarı - Kemal Emekçi
II.BÖLÜM
SOSYO - KÜLTÜREL YAPI
A)EĞİTİM-ÖĞRETİM,
SOSYAL KURULUŞLAR, TARİHİ YAPILAR
Kızılören’de İlkokulun açılması
Kasabaya okul açılmadan önce okuma yazma
öğretimi, belirli hocalar tarafından, eski dilde (Arapça) yapılmaktaymıştı.
Köydeki hatırı sayılır, bilgili hocalar, hem Kur’an okumayı hemde okuma yazmayı
öğretiyormuştu. Dersler camide veya köy odasında verilmekteymiti. Ders veren
hocalardan en tanınmışı ise Kara Hoca (Mehmet Hoca) adıyla anılan hocaymıştı.
Kızılören’e ilk defa 1932 yılında okul
açılmıştır. İlkönce üç sınıflı olarak açılan okula, daha sonra öğrencilerin
artmasıyla birlikte 1 müdür odası ve 1 sınıf eklenmiştir. 1968 yılına kadar
eğitim öğretime bu binada devam edilmiştir. 1968 yılında okul, 3 sınıf ve 1
müdür odasına daha kavuşmuştur. Öğrenci sayısı zamanla 650’ye kadar
yükselmiştir. Fakat 1960’lı yıllardan itibaren büyük şehirlere yaşanan göçle
beraber, öğrenci sayısı 200’lere kadar düşmüştür.
İlkokul eğitim - öğretimi 1988 yılına kadar,
günümüzde bulunmayan ilk yapılan binalarda devam etmiştir. 1988’de ise, Kızılörenliler
tarafından, 12 dersanelik bir ilköğretim okulu yaptırmıştır. Kızılören
ilköğretim okulu, sekiz yıllık zorunlu eğitime geçilinceye kadar, ilkokul ve
ortaokul olarak iki kısımda eğitim vermiştir.
Zorunlu eğitimle birlikte ortaokul kısmı
ilköğretim içine dahil edilmiştir. Kızılören ilköğretim okulu, Şu anda tek
olarak tüm kasaba öğrencilerine eğitim hizmeti vermektedir. Taşımalı sistem ve
sekiz yıllık zorunlu eğitimle birlikte, öğrenci sayısı artmaya başlamıştır.
1999 - 2000 Eğitim Öğretim yılına girerken, Kızılören
Ilköğeretim okulunda; çevre köy ve obalardan gelen öğrecilerle birlikte 500’e
yakın kayıtlı öğrenci, 1 müdür, 1 müdür yardımcısı, 3 branş öğretmen, 13 sınıf
öğretmeni ve 2 hizmetli bulunmaktadır.
Ortaokul:
Kızılören’de 1975 – 1976 eğitim öğretim
yılında, 1 sınıflı, 2 öğretmenli bir ortaokul eğitime başlamıştır. Okul, ilk
açıldığında buğunkü belediye binasının bir bölümünde eğitim vermiştir. 36
öğrenci 2 branş öğrtemenle başlayan okulun, ilerleyen yıllarda mevcudu
artmıştır. Zamanla binanın yetersiz kalması üzerine, ortaokul bugünkü PTT binasına
taşınmıştır. 1988 yılına kadar burada eğitim hizmeti veren orta kısım, bu
tarihten itibaren Kızılören ilköğretim okulu bünyesinde varlığnı sürdürmüştür.
Kasabanın Eğitim Öğretim Durumu:
Kızılören, okuma eğilimi olan bir yerleşim
yeri değildir. Ilkokul sonrasında, öğrencilerin okula devam etme oranı
düşüktür. Mahalde son yıllara kadar kızların ilkokul sonrasında okula devam
etmesine pek izin verilmezdi. Öyle ki oratokul açıldığında hiçbir kız öğrenci
okula kayıt yaptırmamıştır. Ailelerin muhafazakar yapıya sahib olması ve
kızların ilkokul sonrasında halı dokuyarak aile ekonomisine katkıda bulunmasının
istenmesi, bu durumun nedeni olarak gösterilebilir. Birde erkek öğrencilerin
ilkokul sonrasından itibaren çalışma hayatına atılmaları, okula devam etme oranını
düşürmüştür.
Kasaba’da, 1940 yılı öncesi kuşağın
okuma-yazma seviyesi düşüktür. 1932’de ilkokulun açılmasıyla halkın eğitim
seviyesi yükselmeye başlamıştır. Günümüze gelindiğinde nüfusun okuma - yazma
oranı son derece artmış ve % 75’lere kadar çıkmıştır. Sekiz yıllık zorunlu
eğitimle birlikte, okulda öğrenci patlaması yaşanmıştır. Kız öğrencilerin okuma
eğilimi de artmıştır.
Lise bulunmadığı için, öğrenciler lise
eğitimini ile gidiş - geliş yaparak alırlar. Her sene ortalama 10 - 15 öğrenci,
liseye kayıt yaptırır. Kızılören’de Üniversite ve yüksekokul eğitimi almış kişi
sayısı 100’e ulaşmaz. Bunun yanında, iyi bir üniversite okuyup, yüksek
mevkilere ve mesleklere ulaşmış Kızılörenliler de bulunmaktadır.
Şu anda memleketin degişik yerlerinde görev yapan,
2 müdür , 4 doktor( Biri Kizilören Saglik Ocaginda) 3 veteriner - hekim, 1
inşaat mühendisi, 3 ziraat teknisyeni, 1 komser yardimcisi, 15 - 20 ögretmen
bulunmaktadir. Ayni zamanda degişik mesleklerde kendini yetiştiren 15’in
üzerinde üniversiteli bulunmaktadir.
SOSYAL KURULUŞLAR
Sağlık Ocağı: 1980 yılı başlarında, kasaba
meydanına açılmış bir sağlık ocağı bulunmaktadır. Sağlık hizmetleri 6 - 7 yıla
kadar dışardan gelen doktorlar tarafından verilmekteydi. Günümüzde Sağlık
ocağında, Kasaba içinden çıkmış olan bir doktor hizmet etmektedir. Sağlık ocağı
binası 1 muaynehane, 1 Doğum odası, 1 memur odası ve 1 yataklı istirahat
odasından oluşmaktadır. Halen 1 doktor, 1 ebe, 1 hemşire ve 1 sağlık memuru
görevli bulunmaktadır. Sağlık ocağındaki hizmetler, özellikle Kızılörenli Dr. Selami
seper zamanından itibaren, düzenli ve halkın ihtiyaçlarını karşılar nitelikte
yapılmaya başlanmıştır.
Postane: Beldemizde, 1968 yılında kurulmuş
bir postane ile posta, telefon, telgraf hizmetleri verilmeye başlanmıştır. Ilk
olarak, kasaba meydanındaki eski belediye odasında kurulan PTT, daha sonra ,şu
anki belediye binasına taşınmıştır. PTT son olarak da 1990 yılından itibaren
eski ortaokul binasında hizmetlerini devam ettirmektedir. Özellikle otamatik
telefon uygulamasıyla birlikte telefon abonesi hayli artmıştır. Halen 800’in
üzerinde telefon abonesi vardır. PTT’de 1 memur görevli bulunmaktadır.
Tarım Kredi Kooperatifi: 1980 yılında kurulan
kooperatif, çiftçilere kredi, gübre yem, küsbe v.b. imkanlar sunmaktadır.
Belediye binasında faaliyet gösteren tarım kredi kooperatifinin 600 faal üyesi
bulunmaktadır.
Kur’an Kursu: 1983 yılında açılmıştır. Yukarı
Camii karşısında bulunan kurs, belli bir süre eğitim vermiştir. Şu anda kurs
kapalı bulunmaktadır.
Kızılörenliler Yardımlaşma ve Dayanışma
Derneği:
Büyük şehirlere göç edip yerleşen Kizilören
halkinin kurdugu, bir dernek bulunmaktadir. Bu da Konya’da faaliyet
göstermektedir. Dernekler, Kasaba içindeki ekonomik durumu iyi olmayanlara iaşe
vb. temininde; cenaze, hastalik gibi durumlarda ve bir takim sosyal faaliyetlerin
düzenlemesinde halka hizmet etmektedir.
TARIHI
YAPILAR
Camiler
Merkez Camii: 1927 yılında yaptırılan cami,
kasaba meydanındadır. Camiye 1975yılında minare, 1985 yılında da şadırvan
yapılmıştır. Yörenin klasik yapısıyla yaptırılan cami, çatılıdır. Resmi olarak
görevli bulunan 1 imam ve 1 müezzin bulunmaktadır.
Yukarı Camii: Kızılören’in, en eski tarihi
yapısı ve Osmanlı devletinin son dönemlerinden kalma tek eseri olan Cami, 1832 yılında
yaptırılmıştır. Köy halkı tarafından ve imece usulüyle yapılan cami, günümüze
kadar onarılmak suretiyle ayakta kalmıştır. Cami minareli, abdesthaneli ve
çatılıdır. Herhangi bir mimari tarzda olmayan cami, kasabanın yukarı
mahallesinde bulunmaktadır. Camide 1 imam görevlidir.
Sarıtaş Camii: 1946 yılında yaptırılan cami,
halk arasında “ Sarı Camii” olarak da bilinmektedir. Caminin minaresi 1997,
şadırvanı 1999 yılında yaptırılmıştır. Yeşil cami, köyün ilk öğretmenlerinden
olan, Halim Öğretmenin oğlu Muzaffer tarafından yaptırılmıştır.
Aşağı Camii: 1975’li yıllarda yaptırılan
cami, Aşağı mahalle mevkiinde bulunmaktadır. Minareli olan caminin 1 din
görevlisi vardır.
Yeşil Camii: 1992’de yaptırılan cami,
diğerlerine göre yapılış tarzı olarak farklıdır. Cami kubbeli olarak
yapılmıştır. Caminin tavanı büyük küçük 5 - 6 kubbeden oluşmaktadır. Caminin
içinde ise kemer yapısı hakimdir. Caminin minaresi ve şadırvanı da vardır. Üst
tarafı ise yeşildir.
Çeşmeler: Kasaba içinde halka açık 7–8 eski
çeşme bulunmaktadır. Kızılören’e ilk defa suyun gelmesiyle birlikte yapılmış,
iki çeşme vardır. Bunların yapılış tarihi 1956’dır. Ayrıca 1985 yılında Kızılören
hayratı olarak yaptırılan bir çeşme ve Bahçecik mevkiinden gelen suyun
akıtıldığı mezarbaşı çeşmesi bulunmaktadır.
Mezarlık: Kızılören’in merkez yerleşim dışında
ve çok eski bir geçmişe sahiptir. 1800’lü yıllara ait bir mezar taşı,
çalışmalar sırasında bulunmuştur. Mezarlığın alanı büyük olup, Mustafa Demir’in
reisliği döneminde beton duvar içine alınmıştır. Yapılan mezarların çoğu taş
yapı şeklindedir ve mermer süslemelidir.
Piknik alanı ve çamlığımız:
Çamlığımız çok eskilere dayanan bir piknik
alanıdır. Civar köylerden ve illerden çoğu insanların beğeneceği bir görünüme
sahiptir. Her tarafı çok eski ağaçlarla kaplıdır. Meşe, ardıç, palamut gibi
ağaçlarla çevrilidir. Her yıl burada geleneksel oyunlar ve yarışmalar
düzenlenir. Konya’nın dört bir tarafından insanlar gelir. Suyu ve tuvaleti
bulunmaktadır. Ayrıca içinde bir de yüzme havuzu bulunmaktadır.
B-
KIZILÖREN’İN KÜLTÜREL VE FOLKLÖRIK ÖZELLIKLERI
Mahalli Oyunlar
Fındık Kırma: Tek ya da iki kişinin,
elleriyle findik kirarak karşilikli oynadiklari oyundur.
Kaşik Kirma: Ellere dört kaşik alinarak
parmaklar arasinda sikiştirmak suretiyle oynanan oyundur. En çok oynanan
oyunlar arasindadir.
Sekme: Tek ayakla oynanan haraketli bir
oyundur.
Kara Tavuk: Iki kişinin karşi karşiya
çömelip, findik kirarak oynadiklari bir oyun çeşididir.
Arap Oyunu: Özellikle eski düğünlerin
vazgeçilmez oyunudur. Kadın kılığına bürünmüş bir erkek ve birkaç kişi arasında
oynanır. Daha çok, komedili bir oyundur.
Oyun havaları pek haraketli değildir.
Söylenen türkülerde ağır, hüzünlü ve yanık bir hava hakim olduğu için, bu durum
oyunlara da yansımıştır.
Çocuk Oyunları:
Çocuk oyunlarının çeşidi çok fazladır. En çok
oynayanlar şunlardır:
Gülle (Misket): 3 - 5 kişi arasinda bir
miktar misket ile oynanir. Bu oyunun kendi arasinda pek çok çeşidi vardir.
Çukur, baş, üçgen vb.
Sinme (Saklambaç): Birkaç grup arasında
oynanır. Gruplar sırasıyla belirlenen hudutlar içinde saklanırlar ve bir grup
ötekini bulmaya çalışır. Özellikle karanlıkta oynanır.
Çelik Çomak: 2 grup arasında oynanır. Değnek
denen uzun bir sopa ve çelik denen küçük sopacıklarla ve bir daire çizilerek
oynanır. Grubun biri çelikleri dairenin içinden mümkün olduğunca uzağa sopayla
fırlatır. Diğer grup ise çeliği daireye düşürmeye çalışır.
Birdir Bir: 4 - 5 kişi arasinda oynanir. Bir
kişi belini büker. Digerleri bunun üzerinden atlamaya çalişir. Atlayamayan
kişide digerinin yanina egilir. Bu durum herkes atlayincaya kadar devam eder.
Kızdı Kayış: Kura ile belirlenen bir kişi
kemerini gizlice saklar. 3 - 4 kişide bunu bulmaya çalişir. Kayişin yerine
yaklaşan olursa kizdi kayiş denilerek oyun hareketlendirilir. Kemeri bulan
hemen yanindakilere vurmaya başlar.
Ayrıca mazak, aşık atma, uçurtma uçurma,
demir çember sürme, çocukların en çok oynadıkları oyunlar arasındadır. Kız
cocuklar daha çok evcilik, sekme taş, çizgili oyunlar oynarlar. Okullarda ise
çocuklar, yakan top, mendil kapmaca, koşmaca gibi toplu oyunlar oynarlar.
Mahalli Yemek Çeşitleri:
Kasabaya özgü yemeklerin çoğu, hamurlu olarak
yapılır. Başlıca yemek çeşitleri şunlardır:
Erişte: Un, hamur haline getirelerek açılır.
Açılan yufkalar oklavaya dolandırılarak dikine kesilir. Kesilen uzun parçalarda
tel şeklinde doğranır. Çubuk makarna şeklindeki hamur, ekmek sacı üzerinde
kavrulur. Pişeceği zaman haşlanır ve makarna gibi pişirilir.
Bulgur ve Çeşitleri: Buğday, kazanlarda
yumşayıncaya kadar (hedik hali) kaynatılır. Kuruyan hedikler değirmende
kırdırılarak bulgur, düğçük gibi çeşitler elde edilir. Bulgur, pirinç pilavı
gibi pişirilirken, düğçük yemeği hafif sulu olarak yapılır.
Çüçük Aşi: Erişte de oldugu gibi oklavaya
dolandirilan kalin yufkalar, çok küçük kareler halinde kesilir. Kuruyan küçük
kare hamurlar, yogurt ve sarimsak katilarak sulu olarak pişirilir.
Mantı: Hamur açılarak yufka haline getirilir.
Oklavaya sarılarak dikine kesilen yufkalar 2 - 3 santim büyüklüğünde, kareler
halinde kesilir. Parçaların arasına kıyma veya buna benzer iç konulur. İçi dolu
hamurlar açılmayacak kadar sıkılır ve haşlanarak pişirilir. Sulu olan mantı
yemeği sarımsaklı yoğurt ve salça katılarak servise hazır hale getirilir.
Kısır (Sarma) Üzüm yaprağı, bulgur veya
pirinçle yapılan içle sarılarak pişirilir. Lahana da bu şekilde sarma yapılarak
pişirilebilir.
Madımak (Merçimelek): Tarla veya bahçelerde
yetişen ve cacik olarak bilinen bu bitki, ispanak yemegi gibi pişirilir.
Yogurtlu ve sarimsakli yenilir.
Tarhana veya Yarma Çorbası: Buğdayın
kırdırılmasıyla yarma elde edilir. Yoğurtla karıştırılan yarma, avuç
büyüklüğünde parçalar halinde kurutulur. İstendiği zaman çorba olarak
pişirilir. Yoğurt aşı da bu şekilde kurutulmadan yarmayla yapılır.
Ekmek Çeşitleri:
Bazlama: Hamur, küçük parçalar halinde elde
bezilenerek, oklavayla açılır. Açılan hamur tandır, taş ocak veya tüplü sacda
pişirilir. Bazlama ekmeğinin kalınlığı 2-3 santimdir.
Yufka: Hamurun oklavayla en son inceliğine
kadar açılmasıyla yufka elde edilir. Bu yufkalar sac üzerinde yanmayacak
şekilde pişirilir. Belde de bu ekmeğe şebit de denir. Piştiğinde gevrek ve kuru
olan şebitler ıslanarak yenilir. Çörek: Bu ekmek çeşidinin hamuru özel olarak
yogrulur. Süt, yogurt, yumurta vb. malzemelerle yogrulan hamur, el büyüklügünde
açilarak sobali veya elektrikli firinlarda pişirilir. Kete şeklinde yapilan bu
ekmeklere çörek denir.
Ayrıca, hamurla yapılan katmer, yağlama,
börek ve tatlı çeşitleri de bulunmaktadır.
Askere Uğurlama:
Kasabada askere uğurlama töreni, eskidenberi
süregelen eğlenceli adet ve geleneklerle yapılmaktadır. Her sene ortalama
100’ün üzerinde genç, vatani görevini yapmak için askere gider. Askerlik
Peygamber ocağıdır, askere gitmeyen adam olmaz, askere gitmeyene kız vermezler
gibi, halk arasında yerleşmiş bir takım ifadeler, beldede askerliğe verilen önemi
ortaya koyar.
Asker adayı yollanmadan birkaç gün önce
askerin ailesini, akrabaları ve komşuları ziyaret ederler. Ziyarete gidenler
yanlarında Süt, Yoğurt, Çay şekeri, katmer vb. ikramlar götürürler. Gencin
ailesi de bu ikramlar karşılığında kına cerez gibi şeyler verir. Bu karşılıklı
hediyeleşme, askerin izinlere gelmesinde ve tezkere alıp askerliği bitmesinde
de devam eder.
Gençler vatani görevlerine gitmeden bir gün
önce eğlence tertip ederler. Mahalli bir türkücü veya davul zurna ekibi
getirtilir. Akşama doğru köy meydanında eğlence başlar. Ateşler yakılarak
türkücü eşliğinde gençler doyasıya oynarlar. Asker adaylarının bu eğlencelerini
kalabalık bir halk topluluğu izler. Kadın - erkek çoluk çocuk herkes gençlerin
oyunlarını seyrederler. Eğlence geç saatlere kadar devam eder.
Ertesi sabah erken saatlerden itibaren
gençler ve aileler kasaba meydanında toplanırlar. Bir hoca eşliğinde dua
edilir. Gençler birbirleriyle, büyükleriyle helallaşırlar ve komşularını,
akrabalarını ziyaret ederek vedalaşırlar. Akşamki sevinç, mutluluk, çoşku
yerini, ayrılmanın veridği hüzne ve anaların gözyaşına bırakmıştır.
Bayramlar:
Kızılören’de dini bayramlarınız olan Kurban
ve Ramazan bayramı haraketli geçer. Bayram öncesinde ve bayram günü halk
topluca mezarlığı ziyaret eder Bayram günü namaz çıkışı, halk köy meydanında
birbiriyle bayramlaşır. Bayramlarda kasaba dışında olanlar, ailelerini ziyarete
gelirler.
Milli bayramlar 10 - 15 yıl öncesinde daha
haraketli ve eğlenceli geçmekteydi. Öğrenciler, çeşitli piyesler, parodiler
yaparak seyre gelenleri eğlendirirlerdi. Günümüzde bayramlar biraz daha sönük
geçmektedir. Bayram günlerinde okulun bando ekibi kasaba meydanına bir iki tur
atar. Öğrenciler çeşitli yarışmalar düzenlerler.
Yemek Yedirme Geleneği:
Yemek yedirme, çok eskiden beri
sürdürülegelen ve büyük önem verilen önemli bir gelenektir. İslami açıdan da
güzel bir haslet olan bu alışkanlığa, halk büyük bir ehemmiyet verir. Yörede
çok değişik vesilelerden dolayı, aileler toplu yemek yedirme teşebbüsünde
bulunurlar. Başta vefat edenlerin adına olmak üzere, hacca gidişte ve hac
dönüşünde, askerlik bitiminde, ramazan iftarlarında yemek yedirilir. Mesala,
birisi vefat ettiğinde bir iki hafta içerisinde onun adına yemek yedirilir.
Ölünün adına yemek yedirme, 1 - 2 sene aralıklarla devam ettirilir. Halk
arasında ölününde manevi olarak açıkacağına ve yedirilen yemeğin sevabının ona
bağışlanacağına inanılması, bu alışkanlığı kalıcı kılmaktadır.
Yemeklerde, genel olarak klasik yöresel
yemekler bulunur. Mantı, fasülye, pilav, lahana dolması, tatlı vb. çeşitler
ikram edilir. Özellikle Cuma günü yapılan yemek teşebbüsüne, tüm camilerin
cemaatleri, akrabalar, komşular davet edilir. Özel bir aşcının yaptığı
yemekler, yer sofralarında yenilir. Yemekten sonra da hocalar, Kur’an okur ve
dua ederler.
Aşure Haftasi:
Aşure, halk arasinda “aşir aşi” olarak
bilinir. Kameri aylardan Muharremin onuncu gününün isabet ettigi hafta, aşure
haftasidir. Eskiden beri uygulanilagelen bir gelenektir. Bu haftada komşular
birbirlerine aşir aşi dagitirlar. Aşure; bulgur, nohut, fasülye, kuru üzüm,
kuru kaysi vb. gida maddelerinin pekmez veya şerbetle pişirilmesiyle elde
edilen bir aştir.
Cenaze Töreni
Kızılören’de bir ölüm olayı cerayan
ettiğinde, Ölünün kimliği ve nerede bulunduğu camilerde okunan selalarla
çevreye duyrulur. Ölüm haberini kısa sürede duyan halk, hemen ölü evine akın
eder. Eğer cenaze kasaba dışında bir yerdeyse, gelmesi beklenilir. Aynı şekilde
cenazenin yakınlarından biri kasaba dışında bulunuyorsa, cenaze bekletilir.
Ağıt gözyaşı ve çığlıklar içinde hemen defn işlerine başlanılır. 6 - 7 sene
öncesine kadar, cenazeler açık alanda teneşir denen tahta masalar üzerinde, bir
hoca eşliğinde yıkanıyordu. Son yıllarda ölüler, belediyenin tahsis ettiği
cenaze aracında ve bir görevli tarafından yıkanmaktadır. Yıkanıp kefenlendikten
sonra, cenazeler mezarlığa omuzlarda götürülür. Cenaze götürülürken cemaat
içinden birisi sık sık “ Alllah rahmet eylesin” diye bağırır. Büyük bir
kalabalık eşliğinde mezarlığa giden ölünün cenaze namazı kılınır. Süratle,
hazır olan kabri açılmaya çalışılır. Cesaretli birisi ölüyü kabre indirir ve
yerleştirir. Orada bulunan herkes kabre bir kürek toprak atmaya çalışır. Defn
işleri tamamlanmaya çalışılırken, günümüzde uygulanmayan bir adet
gerçekleştirilir. Bu uygulama “devre oturma” olarak bilinir. Devre oturma;
cemaat içinden 5 -6 kişinin halka oluşturarak, ölü sahibi tarafından verilen
mendil içindeki parayı, elden ele dolandırmasıyla gerçekleşir. Mendili her alan
kişi salavat okur, diğerine verir. Bu uygulama, ölünün sadakası olsun diye
yapılır. Devir sonunda, para devre oturanlara dağıtılır. Bu adet, son yıllarda
ortadan kalkmıştır. İşler tamamlanınca hoca Kur’an okur, dua eder ve cemaat
mezarlığı terk eder. Yörede mezarlığa kadınlarda gitmektedir.
Cenaze kalabalığının bir kısmı tekrar ölü
evine gider. Hoca evde de Kur’an okur ve dua eder. Ölü evine 1 - 2 hafta
başsağlığına gelenler olur. Komşular ölü evine üç gün yemek götürürler.
Definden bir gün sonra, öğle namazı çıkışı, halka helva ve somun ekmek
dağıtılır. Bir hafta on gün sonra da ölü yemeği yedirilir. Yemek yedirme işi
52. gecede ve 3 ay sonrada yapılabilir. Son olarak da ölüden arta kalan
elbiseler bir ihtiyaç sahibine verilir. Ölünün sarıldığı kilim ise camiye
bağışlanır.
Benim Güzel Yurdum Kızılören
Varmı bu güzel sözlerimi acep inkar edenler
İstanbul’a Adana’ya çok olur gidenler
Avşarin daginda çok sigir davar güdenler
Dede oğlu Ahmet Çavuş geliyor gördün mü
Ben yaşadikça benim köyüme kimse dokunamaz
O benim köyüm, kimseler ona kötülükle bakamaz
Değerli ve çalışkandır insanları yıkılmaz
Taşin topragin altin bize Kizilören
Sanki maden olmuş bana köyümün kara taşlari
Bana selam getirir gökteki uçan kuşlari
Bana yorgan döşek olur, O köyün kara kişlari
Unutma sakın arkadaş, sen setenin başını
Ben köye varınca, bana herkes yan bakarlar
Köyümün taşlari bana burcu burcu kokarlar
Oturmuşlar caminin önüne birbirine bakarlar
Unutma arkadaş sen, Salih hocanin ezan sesini
Köye varınca bana niye geldin diye sararlar
Hastaneye gelince beni, yana yana onlar
ararlar
Eğer doğru çalışıyorlar ise muradına ererler
Bu dünya sana da kalmaz küçük İsmail
Annem vasiyet etti, köye getirin benim ölümü
Gelib de köylüm sorsun benim iyi ve kötü
halimi
Köyümde soldurdum ben de gonca açmış gülümü
Senin de sevgin varmış ben de Süleyman emmi
Ali Çinici, İncesu-Kayseri
1999
Bazı
Pratik Çözüm Yolları
Kasabada bazı bitkilerin hastalıklara karış
iyi geleceğine inanılır. Örneğin; Dağda büyüyen çay otu denen bir bitkinin
böbrek ağrılarına iyi geldiği sanılır. Bel ağrılarına karşı ceviz yaprağı
kaynatılarak içilir.
- Siğillerin yok olması için, İğde budağından
yararlanılır. Elinde veya vücudunun bir yerinde siğil bulunan kişi, bir iğde
filizini kırar. İğde filizi dalında, siğillerde elimde kurusun der.
- Nefes darlığına karşı ayva yaprağı
kaynatılarak içilir.
- Ülsere karşi, dagda yetişen keven kökü
kaynatilarak içilir.
- Romatizmaya düğdün otu tavsiye edilir.
- Sarılık hastalığına it dirseğinin iyi
geldiğine inanılır.
- Dini bayramlar Cuma gününe rastlarsa, iğde
çubukları camiye getirilir, minbere konulur ve namazdan sonra hiçbir yere
değdirilmeden eve götürülür. Yüksek bir yere asılan bu çubuklar, at, katır,
eşek vb. hayvanların sancılanmasında kullanılır. Hayvanların vücuduna yavaş
yavaş vurularak faydalı olacağına inanılır.
- Bağlardaki yazlık, kemer evlere yılan,
böcek vb. haşaratın gelmemesi için evin tavanına iğde budağının asılması
tavsiye edilir.
- Bazı küçük çocukların dilinin altı şişerse
buna kurbacık denir. Bu hastalığın çocuğun boynuna asılan kurşun ve demir parçalarıyla
gideceğine inanılır.
Dualar
(Yakarış)
Akıbetin günün hayrola
Allah alnını ak, kalbini pak eylesin
Allah birini bin eylesin
Allah senesine yılına güle güle yetirsin
Allah el kapısına kimseyi düşürmesin
Allah gençlikte ölüm, kocalıkta zulüm
vermesin
Atının ayağına taş değmesin
Allah emek zayi vermesin
Başinda ak killar bitsin
Dizin dişin agri görmesin
Elin kolun dert görmesin
Er kalkan, Allah’tan korkan kullardan olasın
Erkek ata binesin, altın saat takasın
Evinin barkının dirliği bozulmasın
Hızır yoldaşın olsun
İşin gücün rast gelsin
Kesene Halil İbrahim bereketi dolsun
Kadanı alayım
Malının paranın hesabını bilemeyesin
Ömrün uzun, düğünün güzün olsun
Toprak diye sarıldığın altın olsun
Toprağı bol olsun (ölmüşlere)
Veren eller dert görmesin
Yaramaz ellere düşmeyesin
Beddualar (Karışlar)
Adın sönsün
Ağzına burnuna kurt düşsün
Alganlar içinde kalasın
Ayağın yer tutmasın
Boğazında yaralar gelsin
Boynun altında kalsın
Boyun devrilsin
Çiğerinden avlan emi
Çiğerine yıldırım düşsün
Canlar veremiyesin
Çiçeğin burnunda solsun
Çeleri kal (Hayvanlar için söylenir)
Çenen çekilsin
Çiğerinden kan kusasın
Çiğerin yansın
Derdinen terbiye olasın
Dilim dilim dilin
Devrili kal
Dişlerin dökülsün
Derneğin dağılsın
Dizin dizin sürünesin
Elin kolun büzülü kalsın
Elin kolun tutmaz olsun
Elin kolun yanına düşsün
Er bul yer bulma
Gıyık gıyık kıyılasın
Gözünün ışığı sönsün
Gönenme emi
Gus gus gudur
Kalıbın yere gelsin
Kulağına kurşun aksın
Kabın erisin
Kanın altına ılgıt ılgıt aksın
Malını it yesin
Ömrün kesilsin, ömrü kesilesice
Ömrün yaşin tükensin
Ömrüyün hayrını göremeyesin
Sakalın göge dikilsin
Töremeyesice
Ugrun ugrun eriyesin
Yağlı kurşunlara rast gelesin
Yaşin başin tükensin
Yere geç beleyki
Zabın olasıca
D- ETNOĞNAFİK YAPI
a) Mahalli Kıyafetler:
Kasaba halkının kendine özgü, özenle
yapılmış, işlenmiş bir kıyafeti yoktur. Gösterişli, süslü giysilere pek önem
verilmez. Fakat, yörenin diğer yerlerden, şehir ve ilçeden ayırt edilebilen bir
giyinim tarzı vardır.
Bir Kızılören kadının klasik giyim şekli
şöyledir. Eşarb, yazma veya yaşlı kadınlarda ağ denen bürgü; bluz, yelek ve bol
şalvardan ibarettir. Şalvarlar ayak bileklerine kadar uzun olur. Etek veya buna
benzer giysiler bulunmaz. Kadınlar bazen “Dizlik” denen, süslü, işlenmiş kumaşı
bellerine bağlarlar ve ayaklarına doğru sarkıtırlar.
Erkeklerin yaşlilari, genel olarak pantolon
yerine şalvar giyerler. Gömlek veya mintanin üzerine avci yelegi, bazende
süveter giyerler. Başlarina, tellik denen ipten örülmüş bere veya şapka
takarlar. Gençler ise klasik elbiseleri giyerler.
b) Mahalli El Sanatları
Ekonomik, sosyal ve doğal yapısı sanatsal
çalışmalara pek müsait olmayan beldemizde, el sanatları çeşitlilik arz etmez.
Aile ekonomisine katkıda bulunan halı dokumacılığı, önemli bir el sanatı olarak
gösterebiliriz. Halı dokumacılığı kadınlar tarafından ipek olarak
yapılmaktadır. Çok çeşitli desenlerin nakşedildiği halılar üzerinde, en çok
kuş, hayvan, ağaç, çiçek figürleri bulunmaktadır.
Yılın belli aylarında hizmet veren dikiş
nakış kursu ise, genç kızların çok çeşitli ceyiz hazırlamalarına yardımcı
olmaktadır. Küçük yaşlardan itibaren çeyiz düzmeye başlayan kızların dantelli
işlemeleri, oda takımları v.b el örgüleri de sanatsal değeri olan ürünlerdir.
E- EVLENME VE DÜĞÜN ADETLERİ
a) Kız İstemeye Niyet ve Dünürcü Gitmek
Kızılören’de evliliğin en önemli iki şartı,
gencin askerliğini yapmış olması ve az çok bir iş sahibi olmasıdır. Gerekli
şartlar bulunduğu taktirde, aileler hemen oğullarını evermeye çalışırlar. 30 -
40 yıl öncesine kadar kız secimi tamamen anne babaya aitmişti. Aynı şekilde
kızın genci kabul edip etmemesi de çoğunlukla ailenin elindeymişti. O zamanlar
evlilik yaşı, erkekte ve kızda 15 - 18 yaşıymıştı. Günümüzde bu husus
değişmiştir. Evlilik kararları ve secim gençlerin isteğine bırakılmıştır. Bunun
yanında, bu konuda ailenin rolunün hala etkili olduğu dikkat çekmektedir.
Evlilikler genelde kasaba içinde gerçekleşir. Kasaba dışından birine kolay
kolay kız verilmez. Eskiden çok olan akraba evliliği, günümüzde azalmıştır.
Evlilik yaşı kızlarda 18 - 23, erkeklerde 20 - 25 arasında değişmektedir.
Erkeği baş göz etme zamanı gelince, ilk
girişimler başlar. Gencin kabul ettiği ve ailesininde olur dediği bir kız,
istenmeye (dünürcülük) gidilmeden önce, birisi kız evine duyuru yapar.
Duyurudan sonra ilk gün anne, baba, nine dünürcü gider. İki taraf arasında hoş
sohbetler başlamışken, gencin annesi meseleyi açar. “ Allah’ın emriyle,
Peygamberin kavliyle kızınıza dünürcü geldik” der. Kız ailesi ilk gün şaşkınlık
ve durgunluk içinde hemen bir cevap vermez. Mesele böylece açıldıktan sonra
oğlan evi kalkar ve 2 - 3 gün sonra yine geleceğini söyler. Kız ailesi, bu
arada karşı tarafı iyice tanımak için mühlet ister. Yakınlardan, komşularından
genç ve ailesi tüm ayrıntılarıyla araştırılır. Nihayet araştırmalar sonucu red
kararı alınmamışsa, dünürcülerin üçüncü veya dördüncü gelişinde onlara sıcak
ifadeler kullanılmaya başlanılır.” Allah yazdıysa olur, nasip, kısmet”gibi. Zor
bir aşamadan geçen iki taraf ailesi, birbirini iyice tanıdıktan sonra iş
tatlıya bağlanır. Son olarakta, kızla erkek görüştürülereke bu iş olur. Bu
uygulama son yıllarda yapılmaya başlanmıştır. Daha önceleri evlenecek kız ile
erkek, düğüne kadar yüz yüze görüştürülmezmişti.
Kız erkek görüşmesi de olumlu geçmişse artık
iş, söz kesmeye kalmıştır. Erkek evi son olarak kalabalık bir dünürcü ekibiyle
(anne, baba, nine, amca,dayı) söz kesmeye gider. Kızın babası nihayet “ için
ağa şerbetinizi, sizden daha mı iyisine vereceğim” diyerek son noktayı koyar.
Bu sırada düğün ayı, şerbet ve nisan günleri tayin edilir. Kız istemeye
gelindiği günden, sözün kesildiği güne kadar kız evi hiçbir ikramda bulunmaz.
Çünki ikramda bulunmak demek, işin olduğuna işarettir. Söz kahvesi veya çayı
işildikten sonra dünürcüler kız evini terkederler.
b) Şerbet Içme veya Tatli Yeme
Söz kesildikten 1 - 2 gün sonra, kasaba
meydanında, öğle namazı çıkışı halka şerbet dağıtılır. Şerbet nişanlanma
hadisesinin, kimin oğluna kimin kızının verildiğinin duyurulması için yapılır.
Erkek tarafının ve yakınlarının hazırladığı bir leğen şerbet meydandaki halka
dağıtılır. Son zamanlarda şerbetin yerine iki taraf yakınlarının kız evinde
tatlı yemesi hadisesi uygulanmaya başlanmıştır.
Şerbet içildigi günün akşaminda, Kalabalik
bir erkek evi toplulugu kiz evine gider. Kiz evine gidilirken 20 kg çay şekeri, 10 paket
çay, çerez vb. şeyler götürmek adettir. Iki taraf karşilikli uyum ve anlaşma
içinde ileriki merasimleri kararlaştirirlar. Bu arada “ gelin kiz” hüviyeti
kazanan kiz toplulugun elini öper. Eli öpülenler de kiza “ el öpme” parasi
verirler. Ardindan kiz evi ikramini sunar, o akşam ki görüşme sona erer.
c) Nişan Merasimi
Şerbetten 1 - 2 hafta sonra küçük nişan
yapilir. Nişandan önce iki taraf ailesi “Şerbetlik elbisesi” adi altinda, gelin
kiza elbise almak için şehre giderler. Erkek evinin alacagi altin takisi
(bilezik, kolye, yüzük, saat, küpe vb) bu sirada alinir. Kiz evide damatin
yüzügünü ve giysisini alir.
Nişan gününden önce iki taraf, yakinlarina,
komşularina davet gönderirler. Nişan gününden önce erkek evi alinan malzemeleri
kiz evine götürür. Nişan günü ögleye kadar merasim yapilir. Kadinlar oyun
havalari eşliginde oynarlar. Bir süre sonra “Para dökme” fasilina geçilir.
Kadinlardan birisi sandalye üzerine çikarak, önce iki ailenin gelin kiza
verdikleri takilari çagirir. Daha sonra davetlilerin verdikleri paralarin
miktari ve kimin verdigi etrafa duyurulur.
Bundan sonra erkek evinden birisi dayı veya
amca, damata ve gelin kıza yüzüklerini takar. Kur’an okunur ve hayır dileklerde
bulunulur. Misafirlere yemek, cerez vb. şeyler ikram edilerek nişan merasimi
bitirilir. Nişan parası gelin kızın isteğine göre bir şekilde değerlendirilir.
Eskiden bundan daha geniş çapli olarak bir de
büyük nişan yapilmaktaydi. Dügüne 1- 2 ay kala yapilan büyük nişanin programi
şerbet nişaniyla aynidir. Son yillarda, büyük nişan yapilmaz olmuştur.
d) Düğüne Hazırlık Dönemi
Kasabada nişanlilik süresi 4 - 10 ay arasinda
degişir. Dügünler genelde güz ve bahar aylarinda yapilir. Nişanlilik süresince
iki taraf birbirleriyle diyalogunu kesmezler. Bayramlarda gelin kiza
“bayramcalik” adi altinda hediyeler götürülür. Dügün hazirlik döneminde kiz evi
hayli yogun olur. Süratle, çeyiz hazirlanmaya çalişilir. Kizilören’e özgü bir
adet olan ve halk arasinda “göç verme” olarak bilinen eşya düzme, tamamen kiz
evine aittir. Dügün gününe kadar, kizin ailesi bir ev için gerekli bütün eşya
ve araç gereçleri hazirlar. Bu eşyalar içinde buzdolabindan tut, ev sübürgesine
kadar her şey vardir. Çeyiz düzme işi dügüne 1 hafta kala tamamlanir. Son
yillarda bazi büyük ev eşyalari iki taraf arasinda ortaklaşa alinmaya
başlanmiştir. Oglan evide bu arada dügün aşçisini ve türkücü ekibini ayarlar.
e) Düğünün Başlaması
Düğün başlamadan bir hafta önce, gelin kıza
ve aile efradına elbise ve “Dürü” adı altında giyisiler almak ve düğün
malzemelerini tamamlamak için şehre gidilir. Oğlan evi gelin kıza iki kat
elbise ve dier giyiselerini alırken, kız evide damatın elbisesini alır. Ayrıca
iki taraf göndereceği davetiyeler için “yolluk” denen kadın şalvarlığı ve kumaş
bezler alırlar.
Düzenden sonra, davetiye işi başlar.
Kizilören’in eskiden beri süregelen davetiye şekli vardir. Buna göre,
akrabalara ve komşulara yakinlik derecesine ve ödünçü olup olmamasina bakilarak
yolluk dagitilir. Yakin akrabalara kadin şalvarligi dagitilirken komşulara 1 -2
metrelik bezler dagitilir. Yolluklar “yollukçu” denen birisi tarafindan
dagitilacagi gibi dügün evi tarafindan da dagitilir.
Kızılören’de düğünler Cuma günü öğleden sonra
başlar. Pazar günü öğleden sonra biter. Cuma günü evin yüksek bir yerine bayrak
dikilir. Önceden ayarlanmış saz veya davulcu ekibi çalmaya başlar. Böylece
düğünün başlamış olduğu çevreye duyurulmuş olur. Günümüzde davul zurnayla pek
düğün yapılmaz. Son yıllarda teyplerden ilahiler çalarak düğün yapma şekli
yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkücü ekibi ya kasabada bulunan Kara Ali’nin
Ahmet, ya da dışardan getirilen birisi olur. O gün türkücü ekibi fazla çalıp
söylemez.
Cumartesi iki tarafın da yoğun olduğu bir
gündür. Oğlan evi sabahın erken saatlerinden itibaren, yemek yapma
faaliyetlerine başlar. Mahalli bir aşçı, öğleye kadar yemeği yetiştirir. Öğleye
kadar davetliler de gelmiş olur. Gelen davetliler yolluk karşılığı olan, küp
şekeri veya küçük keçi ve kuzu getirirler. Misafirlere şeker, çikolata, sigara,
kolonya gibi ikramlarda bulunulur. Bu arada saz ekibi tüm ihtişamıyla çalıp
söylemektedir. Öğleye doğru davetlilere yemek verilir. Yöremizde düğün
yemekleri helva, mantı kuru fasülye ve pilavdır. Yemek yendikten sonra halk
dağılır. Bundan 10 - 15 sene öncesinde, Cumartesi günü yemek sonrası “Sağmen”
adıyla kız evine gidilmekteydi. Bu, günümüzde kalkmıştır.
f) Kına Gecesi
Cumartesi akşami iki taraf içinde kina
gecesidir. Kiz evindeki kina gecesine oglan evinden gelen “yenge” diye ifade
edilen kadin toplulugu ve çevre komşularin kizlari katilir. Oyun havalari
eşliginde genç kizlar doyasiya oynarlar ve gelinide oynatirlar. Eglence
bittikten sonra, iki taraf aileleri gelin kizin kinasini yakarlar. Gelin kizin
yaninda birde sadiç kiz bulunur. Kina yakilirken “hani bunun öz anasi anasi,
şimdi oldu yaz anasi” diye nakaratlar söylenerek kiz ailesi iyice aglatilir.
Oğlan evindeki kına gecesi daha haraketli
olur. Geniş bir alana türkücü teşkilatını kurar, ateşler yakılır ve eğlence
başlar. Çoşkulu oyun havaları ve türküler eşliğinde çocuklar ,gençler, yaşlılar
oynarlar, halay çekerler. Düğünlerde genellikle fındık kırma, kaşık kırma,
sekme, kara tavuk, arap oyunu gibi oyunlar oynanır. Bir süre sonra eğlenceye
ara verilerek, damatın ve onun yardımcısı ve koruyucusu olan sadıcın kınası
yakılır. Kur’an okunur ve dua edilir. Misafirlere kına ve cerez ikram
edildikten sonra, damat ve sadıç ortadan kaybolurlar. Eğlence geç saatlere
kadar devam eder. Düğünlerde özellikle Genç Osman ve Camper denen kişilerin
oyunları, zevkle izlenir. Günümüzün kına geceleri bu şekilde geçerken, bir
yaşlımızdan kendi zamanındaki düğünleri ve kına gecelerini birkaç cümleyle
anlattırdık.
Dedemiz eski düğünleri; “Bizim zamanımızda
düğünlerde davul zurna çalınır, beş altı çeşit yemek yedilir ve yirmi atlıyla
cirit oyananırdı.” Diye özetlerken kına gecelerini de “ Eski kına gecelerinde
bol bol silah sıkılır, davul zurna eşliğinde halaylar çekilirdi. Gece kız evine
gidilerek orada arap oyunu oynanındı” şeklinde anlatmaktadır
g) Gelinin Götürülmesi ve Düğünün Bitimi
Düğünlerimizde Pazar gününün programı öğleye
kadar, Cumartesi ile aynıdır. İlk gün gelmeyen davetliler, yolluk karşılığını
alarak düğüne gelirler. Pazar günü kalabalık daha fazladır. Yemek yendikten
sonra oğlan evine davetliler, “sağmen” topluluğu olarak kız evine giderler.
Kız evine giden bayrak hemen yüksek yere
dikilir. Saza ekibi de birkaç yanık türkü söylemek için teşkilatını kurar. Kız
evi gelinin götüreceği ceyizleri ve eşyaları dışarı çıkarmıştır. Kız evinde
bulnan kadın topluluğu gelinin neyi var neyi yok, herşeyine bakar. Bir süre
sonra gelinin eşyalarının arabalara yüklenilmesine başlanılır. İlk olarak evden
sandık çıkarılır. Sandık çıkarılmaya girildiğinde kız evinden bir çocuk,
sandığın üzerine oturur. Çocuk kayınbabadan bahşiş almadan sandığın üzerinden
kalkmaz. Bundan sonra diğer eşyalar, kız evi davetlilerinin getirdiği yolluk
karşılıkları, hiç bırakılmadan arabalara yüklenir. Sıra gelinin çıkarılmasına
gelmiştir. Daha önceki yıllarda gelin, kız evinden bir oğlan evinden iki kadın
tarafından dışarı çıkarılır ve arabaya bindirilirdi. Günümüzde gelini bizzat
damat çıkarmaktadır. Damat, gelini çıkardıktan sonra dua edilir. Yöremizde çok
özel bir gelin kıyafeti yoktur. Etek ceket vb. klasik kıyafet üzerinde başa
“duvak” denen kırmızı eşarb örtülür. Bazende gelinler beyaz gelinlik giyerler.
Gelin, kalabalık ve izdiham içinde, önceden süslenmiş arabaya damatla beraber
biner. En önde gelin arabasi, sonra göç arabasi ve dier arabalardan oluşan
konvoy, mezarligi dolanarak oglan evine varir. Gelin arabasi oglan evine varir
varmaz, arabanin önüne bir oglak veya kuzu kesilir. Damat ve gelin kanin
üzerinden geçerek kapiya gelirler. Içeri girmeden önce kayinbaba geline eşya,
mal, mülk vb. bir şey bagişlar. Damat ve gelin tam eve girecegi sirada, kaynana
içinde bugday, bozuk para, şeker vb. şeyler bulunan kavanozu evin eşigine atar.
Bazen gelinle damat içerde birer kahve içerler Bundan sonra damat ve sadiç
hemen evi terkeder. Sadiç, akşama kadar damatin koruyuculugunu yapar.
Bu arada bir taraftan gelinin eşyalari
yerleştirilmeye çalişilir. Davetliler de “Ali evlendi, güllü gelin oldu, Allah
mesut eylesin “ diyerek dügün evini terkederler Böylece dügün bitmiş olur.
Günümüz gelin getirme adetleri bu şekilde cereyan ederken, bir ninemize, kendi
gençligindeki gelin götürme şeklini sorduk ve anlattirdik.
“ Bizim zamanımızda gelinler at ile
götürülürdü. Gelin atını, gelinin oğlan kardeşi çekerek, oğlan evinden para
alırdı. Gelin attan inmeden önce, oğlan tarafı geline bahşiş verirdi. Gelinin
eşyaları da başka bir at tarafından oğlan evine getirilirdi. Gelinin gelmesi
sırasında davul, zurna çalınır ve halaylar çekilirdi. Gelinin kuvvetli,
çalışkan olmasını ölçmek için, bir kuzuyu atın bir tarafından öbür tarafına
bırakması istenirdi. Bunu başarırsa geline bahşişler verilirdi Evet ninemiz
kendi devrindeki gelin götürme adetlerini bu şekilde özetliyordu.
F- DOĞUMLA İLGİLİ ADETLER
Doğumlar genelde sağlık ocağında yaptırılır.
Evde doğum yapan kadın, yedi gün süreyle evde yalnız bırakılmaz. Eğer yalnız
kalırsa “ al basacağına” inanılır. Doğumu evde kadınlar yaptırırsa, doğum
yaptıran kadınlar kırk gün birbirlerine gidip gelmezler, bunlara kırklı denir.
Kadınlar eğer birbirlerine giderlerse, çocuğun, hastalanacağına veya öleceğine inanılır.
Bu tip uygulamalar günümüzde geçerliliğini yitirmeye başlamıştır.
Çocuk doğduktan 3 - 5 gün sonra adı konulur.
Ad koymada yeni babanın, kendi babasının veya annesinin ismini koyması adettir.
İlk doğum yapan geline “beşik” götürülür. Ağaç beşik ve çeşitli hediyeler
gelinin ailesi ve yakınları tarafından getirilir. Çocuk ilk yaşlarında beşiğe
yatırılır. Herhangi bir hastalanma durumuna karşı da iki ay yıkanmaz.
Akrabalar, komşular dogduyu kutlamak için
gelinin evine “ göz aydina” giderler. Çocuk emeklemeden yürümeye geçecegi
sirada ayak kesme veya köstek çözme yapilir. Çocugun daha çabuk yürümesi için
ayaklarina baglanan bir ipi, başka bir çocuk koşarak çözer. Son zamanlarda bu
uygulama unutulmaya başlanmiştir.
G. SOSYAL YAŞAM
Kızılören’in aile yapısı çekirdek aileye
örnektir. Anne, baba ve çocuklardan oluşan aile içinde, büyükanne ve büyükbaba
da bulunur. Aileler ortalama 5 çocuğa sahiptirler. Ortalama doğum sayısı 150,
ölüm sayısı 40 -50’dir.Yılda 30 -40 evlenme olayı cerayan eder. Boşanma olayı bazan
görülür. Gelinin kaynanası yanında fazla kalması aile açısından iyi olmaz.
Dini hayata önem veren bir yerleşim yeridir.
Dinsel düşüncelerin etkisiyle, muhafazakar bir düşünce yapisi hakimdir. 40 -50
yaş üzerinde, eski adetler, ananeler hala etkilidir. Adli olay eskiden çok
görülürken, günümüzde pek görülmemektedir. Adli olaylarin çogu, miras, arazi,
kiz kaçirma gibi durumlarda cerayan eder. Üç sene öncesine kadar, kasabanin
güvenligini saglayan 3 bekçi vardi. Günümüzde sadece 1 bekçi güvenligi saglamaktadir.
BİBLOGRAFYA
VE KAYNAKLAR
- İNBAŞI Mehmet, 16. yy. Başlarinda Kayseri ,
Kayseri 1992.
- ÇETİNOĞLU Yılmaz, İncesu Tarihi, İstanbul
1998
- ÖZBALCI Ahmet, İncesu ve Çevresinde Ziyaret
Yerleri, Kayseri 1998
- KARABABA Osman, “Evliyalar Yatağı İncesu”,
Ayışığı dergisi, İncesu 1997
- T.C. Ankara, 11. Noterliği “ Her Dil
Tercüme Servisi Arapça Metinler Tercümesi “ No: 2065, Ankara 1968.
- Kızılören Kasabası Köy İncelenmesi,
Kızılören Parlaklar İlköğretim Okulu, Kızılören 1998.
- Kızılören Kasabası Belediye Başkanlığı
- Kasaba Halkından Bazı Yaşlıların
Konuşturulması.
NOT: Bu
inceleme Mehmet YILDIRIM’a ait olup Konya Selçuk üniversitesinde iklimlendirme
soğutma bölümünde okumaktadır.
DAHA GENİŞ
BİLGİ İÇİN İRTİBATA GEÇİNİZ.
Karadag_42@hotmail.com
konya kızılören ve kayseri kızılören bilgileri karıştırılarak yanlış bir calışma yapılmıştır. konya hüseyin saraç
YanıtlaSil